neyse ki | fortunately |
Ankara bu yıl oldukça soğuk | Ankara is rather cold this year |
bu yüzden ona söyledim | so I told him |
Bana ne yaptığımı sordu. | He asked me what I did. |
Pazar sabahları daha uygun. | It's more convenient on Sunday mornings. |
Kendi işine bak. | Mind your own business. |
Son iki saattir bu daireyi topluyorsun. | You've been tidying this flat for the last two hours. |
Onları iple bağladım. | I tied them together with rope |
Ağaçlar her gün büyüyor. | Trees grow every day. |
çadırımın önünde yarım daire şeklinde. | In a half circle around the front of my tent. |
içinden | through it |
senin yerinde olsaydım bunu yapmazdım | I wouldn't do that ıf I were you |
utandırıcı | Embarrassing |
cevap | reply |
buna gücüm yetmez | I can't afford that |
Bir makbuz alabilir miyim? | Could I have a receipt? |
Bu bir sonraki parça. | That's the next bit |
davranacağım | I'll behave |
iğrenç | grotty |
boşver | never mind |
Açlıktan ölüyorum. | I'm starving |
terk etmek | dumped |
kaldırım | pavement |
gerçekten masamda olmayı tercih ederim | I'd really prefer to be at my desk |
Onları boğmayı deneyebilirsin | you could try strangling them |
saat altı haberlerinden hemen sonra | Straight after the six o'clock news |
sanmıyorum | I suppose not |
Bahse girerim tatmak için sabırsızlanıyorsundur. | I bet you can't wait totaste it |
Bir molaya ihtiyacım var | I need a break |
özellikle bilmek isterim | I'd particularly like to know |
sıkışmış | stuck |
kaşlarını çatmak | to frown |
ip atlamak | to skip a rope |
göz kulak olmak | to look after |
fasulye | bean |
ebeveyleri onaylamadı | her parents didn't approve |
Bu biraz sıradan olmaz mı? | won't that be a bit ordinary |
her zamanki dersi aldım | I got the usual lecture |
ona bir deniz manzarası çiziyor | he is painting him a seascape |
önceliklerimin ne olduğuna karar vermem gerektiğini söyledi | he said I had to decide what my priorities were |
fırçaları düzgün bir şekilde temizlediğinden emin olmalı | she has to make sure that she cleans the brushes proberly |
neyse ki | fortunately |
ne kadar geç olduğu umrumda değil | I don't mind how late |
ben sizin kişisel danışmanınızım | I'm your personel consultant |
çok korkutucuydu | It was very frightening |
güneşte kurutuldu. | dried it in the sun. |
Mağaramın çatısı düştü. | the roof of my cave fell in. |
soygun | robbery |
bir ajans deneyebilirsiniz | you could try an agency |
Bütün mesele bu. | That's the whole point |