Uykum geliyor. | I'm getting sleepy |
Dört kadın var. | There are four women. |
Onlardan biri bir kız. | One of them is a girl. |
Üçü erkek. | Three of them are boys. |
İşte bir masam var. | I have a desk at work. |
Bu, bu yazarın okuduğum ikinci kitabı. | This is the second book from this author that I read. |
En sevdiğim yazar | My favourite author |
Gördüğüm kelimeleri ekledim. | I added the words which I saw. |
Benim için yeni olan kelimeleri ekledim. | I added the words that are new to me. |
İstanbul'da henüz bir ormana gitmedim. | I have never been to a forest in İstanbul yet. |
Çok mutluyduk. | We were so happy. |
Tekrar ormana gitmek istiyorum. | I want to go to the forest again. |
Göl kenarında balık tuttuktan sonra barbekü yaptık. | We had barbecue after I fished by the lake. |
Barbekü yaptık, sonra göl kenarında balık tuttum. | We had barbecue, then I fished by the lake. |
Balıkları tekrar göle saldık. | We released the fish back to the lake again. |
Ormana kiminle gideceksin? | With whom are you going to go to the forest? |
Açtım ama akşam yemeğimi yedim. | I was hungry, but I've had my dinner. |
Her zaman bir restorana gideriz. | We always go to a restaurant. |
ev yemeği yaparlar. | they cook a homemade meal. |
Aynı şeyi yedik. | We ate the same thing. |
Eve yemek getirdiğimde, ev arkadaşımla paylaşıyorum. | When I bring meal to home, I share it with my home mate. |
Eve yemek getirdiğimde, ev arkadaşımla paylaştım. | When I brought meal to home, I shared it with my home mate. |
güzel olan çiçekler | the flowers which are beautiful |
kediyi yiyen köpek | the dog which ate the cat |
Ayvalık'tan getirdiğim yiyecekler | the food which I brought from Ayvalık |
satın aldığım bilgisayar | the computer which I bought |
gönderdiğim e-posta | the e-mail which I sent |
Satın aldığım bilgisayarı beğenmedim. | I didn't like the computer that I bought. |
Satın aldığım bilgisayar çok pahalıydı. | The computer which I bought was very expensive. |
Her gün bindiğim otobüs bugün geç kaldı. | The bus I take every day was late today. |
Bugün içtiğim çay çok lezzetliydi. | The tea which I had today was delicious. |
Her gün içtiğim çay çok lezzetli. | The tea I have every day is delicious. |
Kırmızı olan çiçekler çok güzel. | The flowers which are red are beautiful. |
Bu çay sıcak. | This tea is hot. |
Uykum geliyor. | I'm getting sleepy |
Çiçeğin solduğunu sanıyordum. | I thought the flower wilted |
Son hediyem şuydu. | my last present was that |
doğru mu anladım | did I understand correctly |
daha kendinden emin görünüyorsun | you look more confident |
Enerjik olmaya çalışıyorum. | I am trying to be energic |
Önemli olan erken uyanmak | the important thing is to wake up early |
fark etmedim | I didn't notice |
yüksek sesle konuştular | they spoke loud |
deprem oldu | there was an earthquake |
Umarım bir daha olmaz. | I hope there won't be anymore. |
Eskiz çiziyorum | I draw sketch |
Spor için nasıl boş zaman buluyorlar bilmiyorum | I don't know how they find free time for sports |
hangisini izleyeceğimi bilmiyorum | I don't know which one to watch |
Saray denizi görüyor | The palace sees the sea |
3 Aralık (üçüncü) veya 4 Aralık (dördüncü) | December 3rd (third) or 4th (fourth) |
Andreas geldikten sonra | After Andreas comes |
Şimdi tek istediğim gelip gitmesi. | All I want now is for him to come and go |
kendimden bahsetmemi isteyebilir | he might want me to talk about myself. |
Ne dediğini anlamayabilirim. | I might not understand what he says |
Birbirimizi pek görmüyoruz. | We don't see each other much |
pek hastalanmam | I don't get ill much |
Mandalina yerim. | I eat tangerine |
haftada bir veya iki kez | once or twice a week |
arkadaşımın çalıştığı bir yere kahvaltı için gittim | I went to a place where my friend worked for breakfast. |
Bir süredir konuşmadık. | We haven't spoken for a while. |
Evimi temizlemem gerekiyordu. | I had to clean my home. |
Erken kalkmak zorunda kaldım. | I had to get up early. |
Dinlenmem gerekiyordu. | I had to have a rest. |
Taksiye binmem gerekti. | I had to take a taxi. |
Bugün işimi (işim hakkında) hiç düşünmedim. | I didn't think about my job today. |
Neden bu şirketi seçtiniz? | Why did you choose this company? |
Bu şirketi seçtim çünkü ... | I chose this company because ... |
Burada kendimi daha iyi geliştirebileceğimi düşündüm. | I thought I can improve myself here better. |
Üniversiteden mezun olduktan sonra, bu benim ilk işim. | After I graduated from the university, this is my first job. |
Hiç başka bir yerde çalıştın mı? | Have you ever worked for somewhere else? |
Üniversiteden mezun olmamıştım. | I hadn't graduated from the university. |
Okulum zaten kapalıydı. | My school was already closed. |
Burada ne yaptığınızı tarif edebilir misiniz? | Can you describe me what you do here? |
müşterilerden aldığımız teklifler | the offers we get from the customers |
Müşterilerden aldığımız teklifleri ayarlıyorum. | I arrange the offers we get from the customers. |
Şimdilik hepsi bu kadar. | That's all for the time being. |
Ne satarsınız? | What do you sell? |
Maaşından memnun musun? | Are you content with your salary? |
Şirkette değiştirmek istediğiniz bir şey var mı? | Is there anything you want to change in the company? |
İstediğin bir şey var mı? | Is there anything you want? |
Terfi ister misin? | Do you want promotion? |
Böyle bir şeyi kim istemez ki? | Who wouldn't like something like that? |
Burada kariyerimi geliştirmek istiyorum. | I want to improve my career here. |
Elimden gelenin en iyisini yapmak istiyorum. | I want to do my best. |
Neden yüksek sesle konuştuğumı bilmiyorum. | I don't know why I am speaking loudly. |
Biz iyi arkadaşız. | We are good friends. |
Bazen işim kolay, bazen meşgul oluyor. | Sometimes my job is easy, sometimes it is busy. |
Meslektaşlarımdan biri üç gün ofise gelmedi. | One of my colleagues didn't come to the office for three days. |
Gelecek ay işten ayrılmak istiyor. | He wants to leave the job next month. |
Kendi işini kurmak istiyor. | He wants to start his own job. |
Bakalım fark edip etmeyecek mi. | Let's see whether she can notice or not. |
Sessizce konuşmak istiyorum. | I want to speak quietly |
Yüksek sesle konuşuyorum. | I speak loudly. |
Gözlerine bakmamaya çalıştım. | I tried to not look in his eyes |
Aslında fast food severim ama her zaman yemem | Actually I like fast food but I don't always eat it |
kıskanç | jealous |
çiçek düşebilir | flower can fall |
yabancı müşteriler | foreign customers |