Kime yemek yapar? | Who does she cook for? |
Yemek ve pişirme hakkında konuşurlar. | They talk about food and cooking. |
Bazen hafta sonları yemek yapar. | He sometimes cooks at the weekends. |
Yemek satın alır. | He buys meals. |
Arkadaşları için yemek hazırlar. | She prepares meals for her friends. |
Çok yemek yapar mısın? | Do you cook much? |
O kadar sık yemek yapmam. | I don't really cook that often. |
Maçta satranç oynadık. | We played chess during the match. |
Hafta sonları yemek yapar. | He cooks at the weekends. |
Hiç dışarıda yemek yer misin? | Do you ever eat out? |
Ne zaman yorgun olsam, ... | Whenever I’m tired, ... |
Ne zaman uykum gelse, | Whenever I’m sleepy, |
Ne zaman dışarı çıksam, ... | Whenever I go out, ... |
Ne zaman ailemle konuşsam, ... | Whenever I talk to my parents, ... |
Ne zaman yeni bir şey alsam, ... | Whenever I buy something new, ... |
Hiç paket paket alır mısın? | Do you ever buy take-away? |
içeride mi yemek istersiniz, yoksa paket mi? | Eat in, or take away? |
O asla paket almaz. | She never buys take-away. |
Yemeğimin tadını çıkarırım. | I enjoy my food. |
Bir şeyler yemek için bir restorana gideceğim. | I am going to go to a restaurant to eat something. |
özellikle çocuklarla | especially with the kids |
İtiraf etmeliyim ki ... | I have to admit that ... |
“Admit” nedir? | What is "admit"? |
Ödemek zorundasın. | You have to pay. |
Okulda beyaz üniforma giymek zorundayım. | I have to wear a white uniform at school. |
Ara sıra paket satın almak zorunda kalırım. | Occasionally I have to buy take-away, |
Iphone 13 o kadar pahalı ki satın alamam. | Iphone 13 is so expensive that I can't buy. |
Babam o kadar zeki ki bir dahi. | My father is so clever that he is a genius. |
Yolda bir şeyler almam lazım. | I have to buy something on my way. |
Arkadaşlarını yanına davet eder. | She invites her friends over. |
Bazen arkadaşlarımı davet ederim. | I sometimes invite my friends over. |
Arkadaşları için yemek yapmaz. | He doesn't cook for his friends. |
Arkadaşlarını davet etmez. | He doesn't invite his friends over. |
Çok ders çalışsam da... | Even though I study hard, ... |
Sınav için çalışmam rağmen, .... | Although I studied for the exam, .... |
Arkadaşlarımı davet etmek istememe rağmen, | Although I want to invite my friends, |
Etrafta dolaştık. - Şehirde dolaştık. | We walked around. - We wandered in the city. |
Tiyatroya gittik. | We went to the theatre. |
Niğde'de tiyatro var mı? | Is there a theatre in Niğde? |
Oyun komikti. | The play was funny. |
Niğde'de hiç alışveriş merkezi yok. | There isn't any shopping centres in Niğde. |
Waffle House Cafe'ye gittik. | We went to Waffle House Cafe. |
Nasıl gitti? | How did it go? |
Bence gayet iyi gitti. - Bence gayet iyi geçti | I think it went quite well. |
Ne dediler? | What did they say? |
üç ya da dört gün içinde | in three or four days |
Sizi arayacağız. | We'll call you. |
Seni geri arayacağız. | We'll call you back. |
Orada çok fazla insan yoktu. | There weren't a lot of other people there. |
bir sürü başka insan | a lot of other people |
Bu ne hakkında? | What is this about? |
Bu bir iş görüşmesiyle ilgili. | This is about a job interview. |
Neredeydi? | Where was she? |
Bir müzedeydi. | She was in a museum. |
Resimlere bakıyorlar. | They are looking at the paintings. |
Tablolara bakıyorlardı. | They were looking at the paintings. |
Müze kalabalık mıydı? | Was the museum crowded? |
Müze çok kalabalıktı. | The museum was very crowded. |
Sonunda içeri girdim. | Finally, I got in. |
Mona Lisa'yı görmeye çalıştım. | I tried to see the Mona Lisa. |
Japonca konuşmaya çalıştım. | I tried to speak Japanese. |
Tabloya bakamadım. | I couldn't look at the painting. |
Yurtdışına gitmeye çalıştım. | I tried to go abroad. |
Sen oradayken,... | while you're in there, ... |
Fotoğraf çekebilirsin. | You can take photos. |
Uyumaktan yoruldum. | I'm tired of sleeping. |
Yürümekten yoruldum. | I'm tired of walking. |
Fotoğraflara bakıyorlar. | They are looking at photos. |
Kanepede oturuyorsun. | You're sitting on the sofa. |
Ne yapıyorum ben? | What am I doing? |
Hiçbirşey değişmez! | Nothing changes! |
Yine de çok genç görünüyorsun. | You look very young, though. |
Saçlarıma bak! | Look at my hair! |
Çok kibardı. | He was so very polite. |
Burada ne oldu? | What happened here? |
Bir grup hakkında konuşuyorlar. | They are talking about a group. |
Bir grup oluşturamadılar. | They couldn’t create a group. |
Karar veremediler. | They couldn't decide. |
Çocuk mutsuz. | The boy IS unhappy. |
Söylemesi kolay değil. | It's not easy to say. |
Söylemesi kolay. | It is easy to say. |
Yemesi kolaydır. | It is easy to eat. |
Okuması zor. | It is difficult to read. |
Bizim grubumuzda değilsin. | You're not in our group. |
Başka bir grup bulmak zorundayım. | I have to find another group. |
Daha dikkatli olmak zorudayım. | I have to be more careful. |
O konuşkan. | she is talkative. |
aile geleneği | Family tradition |
Bayramlarda bir araya geliyoruz | We get together on holidays |
En büyüğü oturmadan oturmayız. | We don't sit before the eldest sits |
Adını Marlo koydum. | I named it Marlo. |
Kedileri tercih ederim. | I prefer cats. |
Önceden kedilere dokunamıyordum. | I couldn't touch cats before |
Köpekler korkutucu olabiliyorlar | Dogs can be scary |
Her şarkıyı söyleyebilir misin? | Can you sing every song? |
belirli bir şarkım yok | I don't have a specific song. |
Cumhuriyet Dönemi ile ilgili | It is about the Republican Era. |
adam biriyle konuşuyor | the man is talking to someone |
kitap kendini tanımakla ilgili | the book is about knowing yourself |