Her gün eve gelirim. | I come to home every day. |
Her gün işe giderim. | I go to work every day. |
İşe gideceğim. | I will go to work. |
Televizyon izleyeceğim. | I will watch TV. |
Restoranda kocam ile kahvaltı yiyeceğim. | I will have breakfast with my husband at the restaurant. |
Yarın restoranda kız kardeşim ile kahvaltı yiyeceğim. | I will have breakfast with my sister at the restaurant tomorrow. |
saat 8'de | at 8 o'clock |
akrabalarımla | with my relatives |
restoranda | at the restaurant |
arabamda | in my car |
bahçelerinde | in their garden |
kız kardeşimle | with my sister |
öğleden sonra | in the afternoon |
Öğleden saat 2'de sonra uyuyacağım. | I'll sleep at 2 o'clock in the afternoon. |
kızımla | with my daughter |
bizim arabamızda | in our car |
Bir ev alacağım. | I will buy a house. |
Kızım öğleden sonra televizyon izleyecek. | My daughter will watch TV in the afternoon. |
Tıpkı babası gibi. | She is just like her father |
Ben babam gibiyim. | I am like my father. |
Biz ofis bahçesinde yürüdü | We walked in the office garden |
işçilerin hediye kutusu hazırladık | we prepared workers gift box |
Hediyeler duvar saatleri | The gifts are wall clocks. |
Eylül de yapmak istiyor | Eylül also wants to do it. |
düşünceli görünüyor | she looks thoughtful |
Mutlu görünüyor | She looks happy |
arabamı doyurur. | It feeds my car |
evde değil | she is not home |
Kızımı okula götüreceğim | I will take my daughter to school. |
hayatı yaşıyorsun | you are living the life |
Yarın arkadaşımla buluşacağım. | I will meet my friend tomorrow |
Öğle yemeği molamız cuma günleri bir saat. | Our lunch break is one hour on Fridays |
büyük ekranı severim | I like big screen. |
Şanlıurfa'yı daha çok seviyorum | I like Şanlıurfa more. |
Daha çok yemek pişirmeyi severim. | I like to cook more. |
Bakıyorum, satın almıyorum. | I look, I don't buy. |
Her ay bankaya giderim. | I go to bank every month. |
Ankara'da deniz yok | there is no sea in Ankara |
Ne oldu? | What happened? |
Sorun nedir? | What's the matter? |
hiçbir şey | Nothing |
Lütfen daha az TV izleyin. | Please watch less TV. |
Konya yoğun bir şehir değil. | Konya is not a busy city. |
Bu sınıf çok gürültülü. | This classroom is too noisy. |
Vaktini boşa harcadın. | You wasted your time. |
Çok iyi bir insan. | a very nice person |
Sana düşkünüm. -- Senin hayranınım. | I'm fond of you. |
Adana'daydım. | I was in Adana. |
Hastaydım. | I was ill. |
Biz hastaydık. | We were ill. |
En sevdiğim çorba mercimek çorbası. | My favorite soup is lentil soup. |
Hava karlıydı. | the weather was snowy. |
Bisiklete binemem. | I can't ride a bike. |
Cumartesi saat 11'de kalkıyorum. | I get up at eleven o'clock on Saturday. |
On bir buçukta kahvaltı ediyorum. | I have breakfast at half past eleven. |
Kahvaltıda salatalık ve zeytin yiyorum. | I eat cucumber and olive for breakfast |
Bazen eve beş ya da sekizde gelirim | I sometimes come home at five or eight. |
12'ye çeyrek kala yatıyorum. | I go to bed at quarter to twelve |
Sekizi çeyrek geçe yemek yerim. | I have dinner at quarter past eight |
çabuk giyinirim | I get dressed fast. |
Bitkileri sulamayı seviyorum. | I like to water the plants. |
O hasta. | She is ill. |
Yöneticim değişiyor | My manager is changing. |
Bugün buz gibi. (ayaz) | It is frosty today. |
En sevdiğim sebze var, ıspanak. | I have a favorite vegetable, it is spinach. |
Kahvaltıda üzüm var. | I have grapes for breakfast. |
Ben de beğendim. | I also like it. |
Bir bahçeye bakıyor. | It looks on a garden. |
bir sürü güzel çiçek | lots of beautiful flowers |
Bitkiler- otlar yetiştiriyorlar. | They grow herbs. |
salatada kullandıkları otlar | the herbs that they use in the salad |
Onlar taze. | They are fresh. |
Kulağa çok lezzetli geliyor. | That sounds really delicious. |
Bazı kremalı çorbalar | Some cream soups |
gerçekten güzel bir sebze çorbası | a really nice vegetable soup |
Kışın | In the wintertime |
Bu mükemmel. | It’s excellent. |
yazın | in the summertime |
Bunun anlamı .... | That means .... |
Soğuk servis ediliyor. | it’s served cold. |
gerçekten ferahlatıcı | really refreshing |
Yaklaşık dokuz dolar. | It’s about nine dollars. |
Bu hikaye hayvanlarla ilgili. | This story is about animals. |
küçük bir kase çorba | a small bowl of soup |
Oraya gitmeliyiz. | We should go there. |
Bir kahve ya da bitki çayı alırsınız. | You get a coffee or herb tea. |
Kesinlikle tavsiye ederim ... | I definitely recommend ... |
aynı şeyler | same things |
Bu yüzden üşüdüm. | so, I got cold. |
birazcık | a little bit |
çocuklar için iyi | good for kids |
Fakir yerleri ziyaret etmek istiyorum. | I want to visit poor places |
Hızlı yazabilirim. | I can type fast. |
elişinde iyiyimdir | I'm good at crafts. |
5 yıl oldu | It's been 5 years |
2018'de evden ayrıldım. | I left home in 2018. (two thousand eighteen) |
etkileniyorum | I get effected. |
Evden ne zaman ayrıldın? | When did you leave home? |