Fikirleri değiştirmek zordur. | Changing ideas is difficult. |
Lütfen zihniyetinizi değiştirin. | Please change your mindset. |
evlerimizde gizli ikna ediciler | hidden persuaders in our homes |
Yeni ürünler almamız için bizi kandırıyorlar. | They trick us into purchase new items. |
O tam bir baştan çıkarıcı. | She is such a tempter. |
irade gücü | willpower |
ince yollar, ilk etapta göze çarpmayan | subtle ways |
Belli belirsiz | vaguely |
tesadüfen | coincidentally |
Daha iyi yaşa! | Live better |
sistemi optimize etmek | to optimise the system |
birine yük yüklemek | to place burden on someone |
özellikle yüksek bir yük | a particularly high burden |
Mağazayı henüz kapatmadık. | We are yet to close out store. |
iklim değişikliğinin etkisini azaltmak | to lessen the impact of the climate change |
lütfen bana bildirin. | Please let me know. |
Lütfen bize bildirin. | Please us me know. |
Gitmeme izin ver. | Let me go. |
Gitmesine izin verdim. | I let her go. |
hoş olmayan bağlantılar | unpleasant associations |
takılmak, ayrılmamak | to stick around |
Bu bulgunun etkileri vardır. | This finding has implications. |
ilaç bulma avı | the hunt to find medication |
Oyun devam ediyor. | The game is on. |
bir şeyden kurtulmak | to get rid of something |
mürekkep balığı | cuttle fish |
kılık değiştirme ustası | master of disguise |
yapay bir kalp | an artificial heart |
Konya Ticaret Odası | Konya Chamber of Commerce |
Kalp enerjilidir. - enrjisini sağlar | The heart is energised. |
beş yıllık çalışmaya karşılık gelmek - tekabül etmek | to correspond to five-year-study |
Önceki denemeler | Previous attempts |
acımasız bir model | a brutal model |
bir patlama kolonisi - hızlı yükselen koloni | a boom colony |
çoğalmak | to proliferate |
Kaçınılmaz bir şekilde | inevitably |
yeterli ışık | adequate light |
(şimdiye kadar) daha önce hiç | ever before |
artan suç sayısını önlemek için | to prevent increasing number of crimes |
yeterli su | sufficient water |
dünya nüfusunun taleplerini karşılamak için mevcut yeterli su | sufficient water available to cover the demands of the world population |
masrafları karşılamak için yeterli para | enough money to cover expenses |
büyük mısır talebi var. | There is huge corn demand. |
çocukların taleplerini karşılamak | to cover the demands of kids |
Bebek ağlamaya başladığında yürüyüşe daha demin çıkmıştı. | Hardly had she gone for a walk, when the baby started crying. |
Yürüyüşe çıkma dışında... | Except going for a walk,... |
kendi başına, kendi kendisine | on her own |
Burası bizim için yeni bir mahalle. | This is a new neighbourhood for us. |
misilleme | Retaliation |
uluslararası bir olay | an international incident |
kısıtlamalara rağmen | in spite of the constraints |
suçluları korumak | To shield criminals |
ustabaşı | foreman |
5 yıl hapis cezasına çarptırıldı. | He has been sentenced to 5 years of imprisonment. |
Çok hafif bir şekilde serbest bırakıldı. | He has been let off very lightly. |
suçla ilgili özel komisyonlar | special commissions on crime |
damgalamak | to stamp out |
uyuşturucu yetiştiricileri | drug growers |
bazı tavsiyeleri uygulamak | to implement some recomendations |
hayal kırıklığı kanıtlamak | to prove disappointing |
Mevcut verimlilik artışı | current productivity growth |
önümüzdeki yıllarda kârdaki artış | the rise in profits over the coming years |
Miras hakkında konuşuyorlardı. | They were talking over inheritance. |
bir görev programını rahatsız etmek, probleme neden olmak | to ail a mission programme |
hastalık | ailment |
-e karşı rekabet etmek | to compete against |
daha ıslak kıyı bölgeleri | wetter coastal regions |
Daha yapacak çok şeyimiz var. | We still have a lot to do. |
Hala gitmemiz gereken uzun bir yol var. | We still have a long way to go. |
diş çukurları, oyuklar, boşluklar | cavities |
hazine avı | hunt for treasures |
istikrar anlaşması | stability pact |
ekonomik durgunluk | economic recession |
derinleşen durgunluk | deepening recession |
becerikli mal sahipleri | resourceful proprietors |
yüzeyde | On the surface |
birkaç büyük müze | several major museums |
engel olmak | to hamper |
bir çözüme başvurmak | to resort to a solution |
yüceltilen bir durum, statü | an exalted status |
Büyüleyici ve paha biçilmez | Fascinating and invaluable |
bir şeye puan vermek | to score on something |
Elektrikle çalışıyoruz. | We run on electricity. |
mekanik etkileşimler | mechanical interactions |
çok uzak, uzun bir yol | a long way off |
İnsan beyni sonsuz derecede daha karmaşıktır. | Human brain is infinitely more complex. |
aşağı - üstün | inferior - superior |
Biz onlardan aşağı değiliz. | We are not inferior to them. |
bilgisayarın verimliliği | the efficiency of the computer |
abartılmış | overrated |
depresyonun üstesinden gelmek | to overcome depression |
küçümsemek | to underestimate |
depresyonu atlatmak | to get over depression |
toplumdan yabancılaşmak | to be alienated from the society |
sadece, yalnızca | solely |
nüfus artışı oranı | the rate of population increase |
belirgin bir şekilde | noticeably |
bazı maddeler | certain substances |
bir yerden doğmak, ortaya çıkmak | to arise from somewhere |
Söz konusu anlaşma | The agreement in question |