Onlar kaba insanlar. | They are rude people. |
Arabam daha iyi. | My car is better. |
Arabam en iyisidir. | My car is the best. |
Bir sorun mu var baba? | Is there something wrong, dad? |
Korkarım başımız büyük belada. | I'M afraid we are in big trouble. |
Ben mükemmel bir avukatım. | I'M an excellent lawyer. |
Seni mükemmel bir avukat yapan nedir? | What makes you an excellent lawyer? |
bu sıralar hayatım sıradan | these days, my life is ordinary. |
Meyve yemeyi severim. | I like eating fruit. |
Kalabalığı sevmem. | I don't like crowds. |
Ocak | stove |
buzdolabı - buzdolabı | fridge - refrigerator |
tabaklar ve bardaklar var | there are plates and cups |
kaşıklar ve çatallar var | there are spoons and forks |
hangisini daha çok seviyorsun | which one do you like more |
onlar gerekli | they are necessary |
türkiyenin başkenti | the capital of Turkey is |
Böcekleri denemek istiyorum | I want to try bugs |
Çok yemek yemeyi sevmem. | I don't like to eat much |
Doktor randevusu var. | She has a doctor's appointment. |
Randevu tarihini değiştirmek istiyor. | She wants to change the appointment date. |
Bir e-posta gönderecek. | She will send an e-mail. |
İzin ver arayayım! | Let me call! |
Sana yardım edeyim! | Let me help you! |
Bu yemeği ısmarlamama izin verin! | Let me offer this meal! |
her şeyden önce, ilk başta... | first of all |
Okuman gerek. | You need to read. |
Dikkatli olmalısın. | You need to be careful. |
Erken uyumalısın. | You need to sleep early. |
18.bölüm hariç | except chapter 18 |
Bir son tarih var mı? | Is there a deadline? |
Bir şey daha var. | there's something else. |
bir hemşire ekibi | a team of nurses |
İlk görüşümdü. | It was my first time seeing it |
Çok üşüyorum | I get so cold. |
Eridi. | It melted. |
yapılacaklar listesi | bucket list |
Kendimi geliştirmek istiyorum | I want to improve myself. |
yiyeceklerin tadı değişecek | The taste of food will change |
acı yemek sevmem | I don't like spicy food. |
Her yere ışınlanmak istiyorum. | I want to teleport everywhere. |
her şeyden önce | first of all |
Her gece yemek yapar mısın? | Do you cook every night? |
gerçekten, aslında | Actually |
bu arada | by the way |
Kaçıncı sınıftasın? | What grade are you in? |
üniversite 2. sınıftayım | I'm in the 2nd (second) year of university |
öğretmen danışmanı | Teacher advisor |
okul müdürü | school director |
patates yemekten sıkıldım | I am bored of eating potato. |
Yemek yemem gerek. | I have to eat. |
bir çeşit çorba restoranı | a kind of soup restaurant |
Harika bir bahçe manzarasına sahip | With a great view of a garden |
Çok pahalı görünüyor. | it seems very expensive. |
bitkiler yetiştirirler. | they grow herbs. |
Kulağa çok lezzetli geliyor. | That sounds really delicious. |
en sevdiğiniz yemek | your favorite dish |
restoranda | at the restaurant |
Bu demek oluyor ki ... | That means ... |
serinletici bir çorba | a refreshing soup |
Bu çorba yaklaşık 9 USD. | This soup is about 9 USD. |
küçük bir kase çorba | a small bowl of soup |
Deniz ürünleri | seafood |
kesinlikle | definitely |
Ben deneyeceğim. | I’ll try it out. |
O tavsiye etti ki... | He recommended that ... |
fırsat yoktu | There was no opportunity. |
Hiçbir yere gitmiyorum. | I am not going anywhere. |
çok fazla yemem | I don't eat much |
Pek gitmem. | I don't go much |
Çok fazla sevmiyorum. | I don't like it too much. |
pırasadan nefret ederim | I hate leeks. |
robotlar hayatı kolaylaştırıyor | robots make life easier |
Robotları yönetmek zordur | It is difficult to manage robots |
Gelecekte ne olacak? | What will happen in the future? |
Eğlenceli olabilir. | It can be fun. |
İnsanlar daha akıllı olabilir. | People can be smarter. |
Haftaya 2 gün sınavlarım olacak. | I have two days of exams next week. |
Bir çok favori yazarım vardır. | I have many favorite writers. |
Garsonu selamlıyorum. | I greet the waiter. |
Garson bana ne istediğimi soruyor. | The waiter asks me what I want. |
parlak sarı bir elbise | a bright yellow dress |
Jennifer oldukça güzel. | Jennifer is quite pretty. |
Birini arıyorum. | I am looking for someone. |
(birini) bir yere götürmek | (to) take somebody TO somewhere |
Seyahat Rehberi | guide book |
Buraya geldik. | We got here. |
Tam zamanında. | right on time |
gerçek gösteri | actual show |
Arkadaşlarımdan biri | one of my friends |
en popüler şarkıcılardan biri | one of the most popular singers |
Hawaii'nin tümü | all of Hawaii |
Türkiye Cumhuriyeti | oll of Turkey |
koltuklarımız | our seats |
Gidip bulalım. | Let's go find. |
Ne oluyor? - Ne var ne yok? | What is going on? |
İlginç kitaplar satıyor olmalılar. - kesin satıyorlardır | They must be selling interesting books. |
Bana bak. | Look at me. |
Seçebilirim. | I can choose. |
Gerçekten umuyorum. | I really hope. |
Annemi bekliyorum. | I am waiting for my mom. |
okula nasıl gidiyorsun | how do you go to school |