Nakit ödeyeceğim. | I'll pay in cash. |
Çocuklar zıplıyor. | The kids are jumping. |
Bir fotoğraf seçebilir misiniz? | Can you choose a photo? |
Dört- beş yaşlarında | four or five years old |
duvarın alt kısmında | at the bottom of the wall |
Kız çocuğu bir gömlek giyiyor. | The girl is wearing a shirt. |
Ayakkabıları tam olarak göremiyorum. | I can't see exactly the shoes. |
Çocuklar hediyeleri Üç Kral getirdi sanıyor. | The kids think they brought gifts to the Three Kings. |
İki tatili birleştireceğim. | I'm going to combine the two holidays. |
Alet çantası | Toolbox |
Sizin için en efsanevi şarkıcı kimdir? | Who is the most legendary singer for you? |
Derste bir resim gösterdi. | He showed a picture in the lesson. |
Çok yaşa! | Bless you! |
son kez | for the last time |
Granada'ya iş için gittim. | I went to Granada for business. |
kısa süreliğine | for a short time |
Şarkı söyledim. | I sang. |
Müzik aleti | musical instrument |
Atatürk Ankara'yı başkent yaptı. | Ataturk made Ankara the capital. |
kitap kapağı | book cover |
Seksenler ve Doksanlar | eighties and nineties |
Bana evini göster. | Show me your house. |
kağıt para | banknote (money) |
Aşı olmuş muydun? | Have you been vaccinated? |
Aşı olacaktım. | I would be vaccinated. |
Salı günü aşı olacaktım. | I was going to get vaccinated on Tuesday. |
Hastayken size kim baktı? | Who took care of you when you were sick? |
Kendi başımın çaresine baktım. | I took care of my own. |
Yaygın mı? | Is it common? |
Hastalık yaygın mı? | Is the disease common? |
İlkbaharda günler uzar. | In the spring, the days grow longer. |
temiz hava almak | get some fresh air |
Haydi dışarı çıkıp hava alalım. | Let's go outside and get some air. |
Kitaplarımı düzenledim. | I organized my books. |
Madrid metrosu muhtemelen 1925 yılında yapılmış. | The Madrid subway was probably built in 1925. |
Yedi gündür karantinadayım. | I've been in quarantine for seven days. |
Kulaklık takıyorum. | I'm wearing headphones. |
Gerçek gazete okurdum ve ellerim kirlenirdi. | I would read real newspapers and my hands would get dirty. |
Acıktım. | I'm hungry. - I got hungry. |
sahanda yumurta | fried eggs |
Çay olmazsa olmaz. | Tea is a must. |
çay karıştırmak | stir tea |
Verilmiş sadakam varmış. | I've got loyalty. |
Aynen, haklısın. | Yeah, you're right. |
Sinemada baya insan vardı. | There was a lot of people in the cinema. |
Çarşamba ve Pazar günLERİ Türkçe konuşurum. | I speak Turkish on Wednesdays and Sundays. |
Akşamları erken uyurum. | I sleep early in the evening. |
Haftasonları tiyatroya giderim. | I go to the theater on weekends. |
Ali nerede? Bilmiyorum, belki de evdedir. | Where's Ali? I don't know, maybe he's home. |
Ali nerede? Kesin evdedir. | Where's Ali? He's definitely home. |
Balığı bitiremedik. | We couldn't finish the fish. |
Kullanması kolay. | It's easy to use. |
Metro ile seyahati planlaması daha kolay. | It's easier to plan a trip by metro. |
Kahvaltı yaptım. | I had breakfast. |
Duş aldım. | I had a shower. |
Ofis saat 9’da açılıyor. | The office opens at 9 AM. |
Kadın fotoğraf için poz veriyor. | The woman poses for the photo. |
Saat 11’de Zoom’da bir toplantım var. | I have a meeting on Zoom at 11 o'clock. |
Her grupta farklı mesleklerden insanlar var. | In each group there are people of different professions. |
Her mesleğin farklı bir grubu var. | Each profession has a different group. |
Herkes kendi işi hakkında konuşuyor. | Everybody's talking about their own business. |
sigortacı | insurer |
bağımsız çalışanlar | independent employees, self-employed |
Herkesin kendi evi var. | Everyone has their own house. |
Almancayı kendim öğrendim. | I learned German myself. |
çalışanlar arasında | among employees |
Öncelikle problemi anlamak lazım. | First of all, you need to understand the problem. |
Her gün yediyi çeyrek geçe uyanırım. | I wake up at quarter past seven every day. |
gün içinde hava sıcak | it's hot during the day |
Daha önce hiç ... ? | Have you ever …? |
oyunculuk deneyimi | acting experience |
Çarşı pazar hareketlendi. | The bazaar was lively. |
Çok çeşit yok. | There's not a lot of variety. |
Euro kullanmaktan mutlular mı? | Are they happy to use euros? |
Kitap okumaktan bıktım. | I'm tired of reading books. |
Sanat Güneşi | Art Sun - the Sun of the Art |
Yapacak bir şey yok. | There's nothing to do. |
Evde yiyecek bir şey yok. | There's nothing to eat at home. |
Alışveriş merkezine gitmem. | I don't go to the mall. |
Alışveriş merkezine gitmezdim. | I wouldn't go to the mall. |
buz pateni | ice skating |
kayak yapmak | to do skiing |
Buraya yazın gitmek isterdim. | I'd like to go here summer. |
marketler zinciri | chain of grocery stores |
Hangisi daha lüks? | Which is more luxurious? |
Bu mağazada her şey var. | This store has everything. |
Senin paran burada geçmez abi. | Your money doesn't go here, man. |
Sana bir yemek ısmarlamak istiyorum. | I'd like to buy you a meal. |
Alman tarzı | German style - to go Dutch |
Alman usulü yapalım. | Let's do it the German way. |
Bu konuya Fransız kaldım. | It is all Greek to me. |
Nakit ödeyeceğim. | I'll pay in cash. |
Nakit ödeyeceğim. | I'll pay in cash. |
Bir kafede oturuyoruz. | We're sitting in a cafe. |
Arkadaşlarla kafede buluşuyoruz. | We're meeting friends at the cafe. |
İş arkadaşımla daha çok resmi bir ilişkimiz var. | I have a rather formal relationship with my colleague. |
Ali konuştuğu zaman komik konuşur. | When Ali talks, he talks funny. |
İspanyollar konuştukları zaman yüksek sesle konuşurlar. | Spaniards speak loudly when they talk. |
Fransızlar konuştukları zaman kısık sesle konuşurlar. | The French speak in a hoarse voice when they speak. |
Çarşamba okula gitmezdik. | We didn't use to go to school on Wednesday. |
Hafta içi siesta yapmıyorum. | I don't do siesta on weekdays. |
Yemek yediğim zaman, yemekten sonra biraz şekerleme yaparım. | When I eat, I take some naps after dinner. |
Galicia'da evlerin şekli değişik. | The shape of houses in Galicia is different. |
İspanya'nın kuzeyinin iklimi, Karadeniz bölgesinin iklimine benzer. | The climate of the north of Spain is similar to the climate of the Black Sea region. |
bu haftadan sonraki hafta | the week after this week |
Katılımcılar on iki kişi. | Participants are twelve people. |
Bu takım ilk kez bir araya gelecek. | This team will come together for the first time. |
Valencia’ya gelince, beni ara. | When you come to Valencia, call me. |
Restoranda grup aktivitesi başlayacak. | Group activity will begin at the restaurant. |
Ellerinde kitapçıklar olacak. | They will have booklets. |
İki saat sonra üniversiteye ya da konferans salonuna gideceğiz. | We're going to college or the conference room in two hours. |
Mühendisler birbirlerini iyi tanıyorlar. | The engineers know each other well. |
Mühendisler birbirlerini henüz tanımıyorlar. | The engineers don't know each other yet. |
Mühendisleri birbirlerine ısındırmak istiyoruz. | We want to warm up the engineers to each other. |
Yeni bir eylem planı hazırlamamız lazım. | We need to prepare a new action plan. |
Çalışmanız için başarılar dilerim. | I wish you success. |
Paris yakınlarında | near Paris |
3 yıl sonra bir sınava girmek zorunda. | After 3 years he has to take an exam. |
Kişisel Gelişim | Self-improvement |
Motivasyon kaynağınız nedir? | What is your motivation source? |
Seminer iyi mi geçti, kötü mü geçti biliyorsun. | You know if the seminar was good or bad. |
Bu bilgisayar pahalı mı ucuz mu emin değilim. | I'm not sure if this computer is expensive or cheap. |
Eminim. | I'm sure. |
Seminere göre değişiyor. | Depends on the seminar. |
Bu grup bugün ilk kez bir araya geliyor. | This group is coming together today for the first time. |
Valencia'dan gece 11'de döndüm. | I got back from Valencia at 11:00 p.m. |
Trenin kalkmasına 3-4 dakika kala yetiştim. | I made it three or four minutes before the train left. |
tramvay | Tram |
Basketbol takımının yeni bir koçu var. | The basketball team has a new coach. |
bazen online - bazen yüz yüze | sometimes online - sometimes face to face |
Hayat koçluğu | Life coaching |
İşler yolunda. | Things are good. |
İşler tıkırında. | Things are going so good. |
mümkün mertebe | as much as possible |
Dergi okumayı severim. | I like to read magazines. |
Eskiden sinama ile ilgili dergiler okurdum. | I used to read magazines about cinema. |
Her hafta bir kitap bitiririm.. | I finish a book every week. |
yetkilendirme ayrıcalıkları | authorisation privileges |
körkütük sarhoş | dead drunk |
geçit töreni | parading |
atıştırmalık | Snacks |
Kahvaltıda tahıl yerim. | I eat cereals for breakfast. |
Çok kötü bir aşçıyım. | I'm a terrible cook. |
Çok güzel salata yaparım. | I make very good salads. |
Genelde sağlıklı beslenirim. | I usually eat healthily. |
Süpermarkete gittiğimde, ... | When I go to the supermarket, ... |
tavuk göğüs | chicken breast |
Diyelim ki biri size para verdi, ... | Let's say someone gave you money, |
Bilgisayarı açtığımda, ... | When I turn on the computer, ... |
gösterişsiz | unpretentious |
sade ve süssüz | austere |
soylular | nobles |
tahttan çekilmek | abdicate |
tren yolu projesi hakkında bir anlaşma | an agreement on the railway project |
yolsuzluk iddiaları | corruption allegations |
Kral, tahtı oğluna devretti ve kaçtı. | The king handed over the throne to his son and ran away. |
Kral hakkında bir soruşturma başlatılabilir. | An investigation may be launched against the king. |
suçluların iadesi anlaşması | extradition treaty |
Çok yaşa! - Sen de gör! | Long live! - You see it too! |
Evime gelirken kustum. | I threw up on the way home. |
böyle etkinlikler | such events |
Burada gizli gizli içiyorlar. | They're drinking in secret here. |
Şehirleri sizin için güzel yapan nedir? | What makes cities beautiful for you? |
Ali benimle ileri geri konuşuyordu. | Ali was talking back and forth to me. |
Saçma sapan konuşuyor. | He's talking nonsense. |
Biraz geç kaldım. | I'm a little late. |
En eski arkadaşlarım öğretmen okulundan. | My oldest friends are from teacher's college. |
Gözden uzak olan gönülden ırak olur. | Out of sight, out of heart (mind). |
Sana küstüm. | I'm mad at you. |
Otel Mayısta açılıyor. | The hotel opens in May. |
Sabah yedide hiç kimse yok. | There is no one at seven in the morning. |
İkisi de barda çalışıyor. | They both work at the bar. |
tarihi sebeplerden dolayı | for historical reasons |
mezra | hamlet |
Her aile bir yemek getiriyor. | Every family brings a meal. |
Havuza aboneliğim yok. | I don't have a subscription to the pool. |
Uygulamalı yabancı diller | Applied foreign languages |
Lise bitince, ... | When high school is over,... |
Bir öğretmen olarak çalışmaya başladım. | I started working as a teacher. |
Üniversitede 4 yıl Uygulamalı Yabancı Diller okudum. | I studied Applied Foreign Languages for 4 years in college. |
Sonra, öğretmenliği bırakmaya karar verdim. | Then I decided to quit teaching. |
İşletme | Business Administration |
İnsan Kaynakları Yönetimi | Human Resources Management |
Bu şirkette insan kaynakları müdür yardımcısı olarak çalışıyorum. | I work as an assistant human resources manager in this company. |
Bu şirkette insan kaynakları müdürü olarak çalışıyorum. | I work as a human resources manager in this company. |
Doktora yapmak için ... | To get a PhD... |
pazarlama ve satış | Marketing and sales |
serbest çalışan | freelancer - self-employed |
Türk dizilerinde | in Turkish series |
Yerlerde biraz toz vardı. | There was some dust on the floor. |
Evin boyanması toplamda ne kadar tuttu? | How much did it cost in total to paint the house? |
Rusya'ya Avrupa'ya gaz akışını durdurdu. | Russia stopped the flow of gas to Europe. |
kaçamak yaptık | We made a getaway |
Uzun zamandır izlemek istiyordum. | I've wanted to watch it for a long time. |
Real Madrid kurulurken Kral yardım etmiş. | The King helped when Real Madrid was founded. |
Kralı istemeyenler | Those who do not want the king |
ekonomi bakanı | minister of economy |
içişleri bakanı | minister of the interior |
kürtaj | abortion |
büyük bir heykel | a great statue |