Bugün yapacak çok az işim vardı. | I had little work to do today. |
Yerde kar olduğunda, kolay araba kullanamam. | When there's snow on the ground, I can't drive easily. |
Nasıl web sitesi kuracağımı bilmiyorum. | I don't know how to build a website. |
Nasıl uçulacağını bilmiyorum. | I don't know how to fly. |
Bilmediğim bir sürü şey var. | There are a lot of things I don't know. |
bilmediğim şeyler | things I don't know |
bildiğim şeyler | things I know |
Dağa nasıl tırmanacağımı bilmiyorum. | I don't know how to climb a mountain. |
Bir dağa nasıl tırmanacağımı biliyorum. | I know how to climb a mountain. |
Hız limitini aştığım için ceza yedim. | I got a ticket for exceeding the speed limit. |
Hız sınırını aştım. | I exceeded the speed limit. |
Not alıyorum. | I take notes. |
Kitaptan çalışırsanız konuları öğrenebilirsiniz | If you study from the book you can learn the topics |
benzer iş | similar job |
ülkemden sadece bir üniversite vardı | there was only one university from my country |
bazıları uzanıyor | some of them are laying down |
orta seviye | medium level |
Şimdiye kadar | up to now |
şimdiye kadar | so far |
Kaç sayfa okudun? | How many pages have you read? |
Konuşmanın Ustaları | Masters of Speaking |
Ne zaman istersen gelebilirsin. | You can come whenever you want. |
Ne zaman istersem geleceksin. | You will come whenever I want. |
Eğer onları dinlemezseniz, kızıyorlar. | If you don't listen to them, they are angry. |
İnsanları dinlemeyi öğrenmeliler. | They should learn how to listen to people. |
Ali daha dikkatli olmalıydı. | Ali should have been more careful. |
Evden daha erken ayrılmalıydın. | You should have left home earlier. |
Daha fazla su içmeliydin. | You should have drunk more water. |
Bankadan para çalmamalıydı. | He shouldn’t have stolen money from the bank. |
- Hız sınırını aşmamalıydın. | - You shouldn’t have exceeded the speed limit. |
Kayseri'ye giderken ceza yedim. | While I was driving to Kayseri, I got a ticket. |
Derslere katıldın mı? | Did you join the lessons? |
Derslerimi evde çalışmak zorundaydım. | I had to study my lessons at home. |
Sigarayı bırakmak zorunda kaldım. | I had to quit smoking. |
Otobüse binmem gerekti. | I had to get on the bus. |
Otobüsten inmem gerekti. | I had to get off the bus. |
Çabuk olmalıydım. | I had to be quick. |
Yabancı dil bilmiyorlardı. | They didn't know foreign languages. |
Dili bilseler bile, üst düzey değildi. | Even if they knew the language, it wasn't high level. |
Ali daha yetkin olsa bile, onu işe almadılar. | Even if Ali was more competent, they didn't employ him. |
Personel listesinden akrabalarımın listesini kontrol ederim. | I check my relatives list on the personnel list. |
Çok mütevazı bir insandı. | He was such a humble person. |
Sattığım araba Mercedes'ti. | The car which I sold was Mercedes. |
Evimizden ağaç çalan adam komşumuzdu. | The man who stole tree from our home was our neighbour. |
Bana yardım eden adam çok yaşlıydı. | The man who helped me was very old. |
Bana yardım eden adam gülümsüyordu. | The man who helped me was smiling. |
Eskiden birbirimize iyi anlaşırdık. | We used to get on well each other. |
yaşıtlarım - devrelerim - akranlarım | my peers |
sigorta acentesi | insurance agent |
Geçmiş hakkında konuştuk. (eski günler) | We talked about the past. (old days) |
eğlenceli - komik | fun - funny |
nikah salonu | wedding hall |
Babası eskiden bir restoranda çalışırdı. | His father used to work in a restaurant. |
ceza davası - dosya | criminal case - file |
Yargıtay onun dosyasını bozdu. | The Supreme Court of Appeal has overturned his file. |
Umarım benim dosyam da bozulur. | I hope my file is also overturned. |
Yaşlanıyorsun. | You are getting older. |
Kaç yaşındaydın? | How old were you? |
ortalama | on average |
Türk erkekleri ortalama 28 yaşında evlenir. | Turkish men get married at the age of 28 on average. |
nişanlım | my fiancé |
Ayşe ile ayrıldık. | We broke with Ayşe. |
aceleyle | in rush |
mümkün olan en kısa sürede | as soon as possible |
tavsiye ederim. - Öneririm. | I advise it. - I suggest it. |
Kanada'da yaşasaydım, araba alırdım. | If I lived in Canada, I would buy a car. |
Daha fazla süt içseydim, daha uzun olurdum. | If I had drunk more milk, I would have been taller. |
Ali arabayı çalmamış olsaydı hapse atılmazdı. | If Ali hadn’t stolen the car, he wouldn’t have been imprisoned. |
Geçmişte mumu döndürselerdi, geçmişte ev yanmazdı. | If they had turned the candle in the past, the house wouldn't have burned down in the past. |
göçün faydaları | benefits of immigration |
birbirlerini anlıyorlar | they understand each other |
zorunlu | compulsory |
göç etmek | immigrate |
Üniversiteye yürüyerek giderdim. | I used to go to the university on foot. |
Arkadaşın yoksa sıkılabilirsin. | If you don't have friends, you can get bored. |
Film eğlenceli. | The movie is fun. |
Film sıkıcı. | The movie is boring. |
Arkadaşların varsa, eğlenebilirsin. | If you have friends, you can have fun. |
Ankara’da çok arkadaşım var, bu yüzden sıkılmam. | I have many friends in Ankara, so I don't get bored. |
Ankara’yı ziyaret ettiğimde, Anıtkabir’e gideceğim. | When I visit Ankara, I will go to Anıtkabir. |
Otobüs bileti Ankara’da başka şehirlerden daha ucuzdur. | Bus tickets are cheaper in Ankara than in other cities. |
Otobüsten ineceğim. | I am going to get off the bus. |
Nadiren sigara paketi alırım. | I rarely get a pack of cigarettes. |
Sınavlar hakkında çok şey bilen Mehmet isimli biri vardı. | There was a guy named Mehmet who knew a lot about exams. |
Kendini öldürmek istiyor. | He wants to kill himself. |
Onun fikrini değiştirdi. | He changed his mind. |
intihar etmek | (to) commit suicide |
Cennet - Cehennem | Heavens - Hell |
her bir sezon | each season |
Bana izleyecek bir şey önerebilir misin? | Can you suggest me something to watch? |
2016'dan beri online oyun oynamadım. | I haven't played online games since 2016. |
Sıkıldım. | I was bored. |
Fazla boş vaktim yoktu. | I didn't have much free time. |
İstersem saçımı uzatabilirim. | I can grow my hair if I want. |
Sakal traşımı olmam. | I don't shave my beard. |
Eski işimi tercih etmezdim. | I wouldn't prefer my ex-job. |
Biri sana (şimdi hayalde) teklif etseydi... | If someone offered you ... |
az önce konuştuğum gibi... | as I have just talked ... |
daha önce de söylediğim gibi ... | as I said before ... |
Bu senin için yeterli. | It is enough for you. |
Testçiler, yazılım geliştiriciler için bazı önerilerde bulunur. | Testers give some suggestions for the software developers. |
Çok para kazanıyor. | He earns a lot of money. |
O zaman uzman olmalılar. - kesin uzmanlardır. | They must be experts, then. |
rüzgar yüzünden hastalandım | I got ill because of wind. |
çabuk iyileşirim | I get better quickly. |
meclis | parliamentary |
daha sonra inşa edildiler | they were built later on |