oturum | session |
oturum | session |
oturum | session |
oturum | session |
NA | NA |
zorluk - sorun yaşamak | to have hard time |
zorluk - sorun yaşamak | to have hard time |
görünür | visible |
parlak yıldız | bright star |
Mısırlı - Mısır | Egyptian - Egypt |
kol - uzun kollu | sleeve - long sleeved |
kılavuz - turist rehberi | guide - tourist guide |
Benim için bir zevkti. | It was a treat for me |
yeter | enough |
kıllı- tüylü | hairy |
Lezzet - özel bir yiyecek | delicacy |
fiyat artar - yükselir | price goes up |
Tren tüm Aralık boyunca çalışır | the train runs all of December |
tren hareket etmeye başlar | train starts to move |
Yolcu | passenger |
hazırlamak - toplamak - paketlemek | to pack a bag |
anlamaya | to figure out |
sorun yaşamak | to have trouble |
uyanık | awake |
zorluk - sorun yaşamak | to have hard time |
Fransa'yi cumhuriyete çeviren şey, ... | What turned France into a republic, ... |
Dün gördüklerim,... | What I saw yesterday, ... |
Senin anladığın benim söylediklerim değil. | What you understand is not what I say. |
sert iklim değişikliğinin etkileri | the effects of harsh climate change |
insan yapımı alan | man-made area |
doğal alanlar | natural areas |
-nın yanısıra | as well as |
Rusların yanı sıra | as well as Russians |
İnsan kaynaklı küresel ısınma | human induced global warming |
uzun süredir | for a long time |
(to) emisyonu kesmek - salınımı kesmek | (to) cut emission |
sera gazı emisyonlarını azaltmak | (to) cut back greenhouse gas emissions |
acil bir öncelik | an urgent priority |
acil bir küresel öncelik | an urgent global priority |
köpek sahibi olmak | owning a dog |
Büyük bir evim var. | I own a big house |
ayırmak - ayrılmaz | seperate - inseperable |
Birine göz kulak olmak - birine bakmak(ilgilenmek) | look after someone - take care of someone |
ilgili | caring |
çocuk gelişimi | child development |
yoksay - göz ardı etmek | ignore |
acı çekmek - muzdarip | Suffer - suffering from |
refah | welfare |
sebep olur | leads to |
yaratık - varlık | creature |
Bir köpek ifade edemez | A dog cannot express |
yorumlamak | interpret |
düşünceli | considerate |
"Koşulsuz Sevgi!" | unconditional love |
küçük öfke - sinir - kızgınlık | little anger |
ihmal | neglect |
Sabırla | patiently |
farkında olmak - fark etmek | realize |
Seni affediyorum. | I forgive you |
keşif gezgini | expeditioner |
çaylak | rookery |
meraklı | curious |
Devre dışı - engelli | disabled |
Mümkün değil | it is not possible |
yok etmek - zarar vermek | destroy |
kalp hastalığı | heart disease |
Tahıl | grains |
Koşmak eğlencelidir. | Running is fun. |
Öldürülmek onun fobisidir. | Being killed is his phobia. |
bir sorunu tanımlamak | to identify a problem |
Eve gittiğimde bitkin hissettim. | When I went home, I felt exhausted. |
bizim evimiz | our house |
Misyonumuz | our mission |
Bize bak! | Look at us! |
Bizi dinle! | Listen to us! |
Projenizin sağlayacağı değişikliği belirlemek genellikle kolaydır. | It is often easy to identify the change your project will deliver. |
kaldırım - yaya yolu | sidewalk - pavement - pedestrian path |
kaldırımın yanında | by the sidewalk |
görmeyi bırakmak | stop seeing |
yabani otlar | weeds |
toprak | dirt |
vefat etmek | passed on - pass away - die |
Bir aile yan komşuya(tarafa) taşınır. | a family moves next door. |
akciğer | lung |
boynunda tüp | tube in his neck |
rekor | record |
fırın | oven |
avlamak | hunt |
95 metre | 314 feet |
yola çıkmak | set out |
ağaç kesicisi | logger |
yol | path |
hayranlık | awe |
hiç süt kalmadı | there isn't any milk left |
3 ağaç kaldı | there are 3 trees left |
istasyon | station |
yatmak - uzanmak | to lie - lie down |
Bilet kapısı | ticket gate |
yönetici | manager - administrator |
Finlandiya'dan insanlara Fince denir | people from Finland are called Finnish |
oyun kumandaları | game controllers |
oturum | session |