| ayda bir kez | once a month |
| Düzenli olarak futbol oynamıyoruz. | We don't play football regularly. |
| Egzersiz olarak başka bir şey yapıyor musunuz? | Do you do something else as exercise? |
| Oslo'da bir saldırı oldu. | An attack happened in Oslo. |
| Saldırgan 21 kişiyi yaraladı. | The attacker hurt 21 people. |
| birkaç dakika içinde | in a few minutes |
| 2015'ten beri | since 2015 |
| onu gördüğümden beri | since I saw her |
| Onur Yürüyüşü/Gurur Yürüyüşü | Their Pride Parade |
| Etkinliği iptal ettiler. - etmiş durumdalar. | They have cancelled the event. |
| Ali oyuncak ayıdan korkar. | Ali is afraid of the teddy bear. |
| İnsanların parası az. - İnsanların pek parası yok. | People have little money. |
| İstersen... | If you want, ... |
| Bu mümkün mü? | Is it possible? |
| Sesini duymasın. | You don't hear the voice. |
| Dikkatli olmalıyım. | I should be careful. |
| Karpuzlar düşebilir. | Watermelons might fall down. |
| Formu çevrimiçi olarak gönderebilirsiniz. | You can submit the form online. |
| Bu hafta sonu meşgul müsün? | Are you busy this weekend? |
| Yapılacak çok iş var. | There is a lot of work to do. |
| Dairemi hazırlamak zorundayım. | I have to prepare my apartment. |
| Her şeyimi toplamam gerekiyor. | I need to pack all of my things. |
| İki ders vermek zorundayım. | I have to teach two classes. |
| Sen de gerçekten meşgulsün. | You're really busy too. |
| artı | Plus |
| Arkadaşımın araba sorunları var. | My friend has car problems. |
| Onu tamirciye götürmeliyim. - götürmek zorundayım | I have to take him to the mechanic. |
| Bu harika olurdu! | Tthat would be great! |
| Çöplüğe biraz çöp götürmem gerekiyor. | I have to take some trash to the dump. |
| Başka bir ülkeye taşınıyorum. | I am moving to another country. |
| taşındığından dolayı | because you're moving |
| Neredeyse unutuyordum. | I almost forgot. |
| Hızlı bir şekilde göndermelisin. | You have to send it quickly. |
| Hadi beraber gidelim. | let's go together. |
| Çöplük öğlen kapanır. | The dump closes at noon. |
| Erken ayrılmak zorundayız. | We have to leave early. |
| O zaman görüşürüz. | See you then. |
