My uncle runs a store. | Amcam bir dükkan işletiyor. |
an elderly man | yaşlı bir adam |
in the afternoon | öğleden sonra |
Nice to meet you! | Tanıştığımıza memnun oldum! |
target language | hedef dil |
I don't have any time | Hiç zamanım yok |
theatre | tiyatro |
She studies computer engineering | Bilgisayar mühendisliği okuyor |
What do you do at home? | Evde ne iş yapıyorsun? |
My hobbies are | Hobilerim |
bill | fatura |
I like to drink coffee | Kahve içmeyi severim. |
fair | fuar |
famous singer | ünlü şarkıcı |
voice | ses |
before | önce |
My favorite TV show | En sevdiğim televizyon programı |
leading actor | başrol oyuncusu |
important | önemli |
Have you ever seen a polar bear? | Hiç kutup ayısı gördün mü? |
Have you ever watched the Titanic? | Titanik'i hiç izledin mi? |
Have you ever eaten horse meat? | Hiç at eti yedin mi? |
Have you ever been to London? | Hiç Londrada bulundun mu? |
Have you ever been to Germany? | Hiç Almanya'ya gittin mi? |
Have you ever been to the Topkapı Palace? | Hiç Topkapı Sarayı'na gittin mi? |
Have you ever been to small village there? | Hiç orada küçük köye gittin mi? |
I have written a book once. | Bir kere kitap yazdım. - yazmışlığım vardır. |
I have written books twice. | İki kere kitap yazdım. - yazmışlığım vardır. |
I have seen horses three times. | Üç kere at gördüm. - görmüşlüğüm vardır. |
I have never eaten horse meat. | Hiç at eti yemişliğim yoktur.-yemedim |
I have never been to London. | Hiç Londra'da bulunmuşluğum yoktur.-gitmedim |
I have never got on a helicopter. | Hiç helikopterebinmişliğim yoktur.-binmedim |
I have never smoked. | Hiç sigara içmişliğim yoktur.-içmedim |
I have never seen a real snake. | Hiç gerçek yılan görmüşlüğüm yoktur.görmedim |
I have never been to Germany. | Hiç Almanya'da bulunmuşluğum yoktur.-gitmedim |
I have never eaten strawberry. | Hiç çilek yemişliğim yoktur.-yemedim |
I have a friend who lives in Portugal. | Portekiz'de yaşayan bir arkadaşım var. |
I have two uncles who run markets. | Piyasalar işleten iki amcam var. |
a friend who can play very well | Çok iyi oynayabilen bir arkadaş |
a friend who should play very well | Çok iyi oynaması gereken bir arkadaş |
a friend who played very well | Çok iyi oynayan bir arkadaş |
a friend who plays every day | Her gün oynayan bir arkadaş |
a woman who plays every day | Her gün oynayan bir kadın |
I don’t know the person who broke the fountain. | Çeşmeyi kıran kişiyi tanımıyorum. |
I don’t know the person who helpED us in the park. | Bize parkta yardım eden kişiyi tanımıyorum. |
I don’t know the policeman who helpED us in the park. | Bize parkta yardım eden polisi bilmiyorum. |
There is a child WHO plays the guitar. | Gitar çalan bir çocuk var. |
There is a child WHO can play the guitar. | Gitar çalabilecek bir çocuk var. |
There is a child who is smiling. | Gülümseyen bir çocuk var. |
I have a friend who is human resources manager at Metro. | Metro'da insan kaynakları yöneticisi olan bir arkadaşım var. |
Frogs eat pests which destroy crops. | Kurbağalar bitkileri yok eden zararlıları yer. |
In the park, I saw a cat which I liked so much. | Parkta çok sevdiğim bir kedi gördüm. |
I met a cat which I found on the street. | Sokakta bulduğum bir kedi ile tanıştım. |
The bus which I take every day was late today. | Her gün aldığım otobüs bugün geç kaldı. |
The flowers which are red are beautiful. | Kırmızı olan çiçekler çok güzel. |
The tea which I drank today was delicious. | Bugün içtiğim çay lezzetliydi. |
The tea which I drank every day is delicious. | Her gün içtiğim çay lezzetli. |
the dress which I bought yesterday | Dün satın aldığım elbise |
the dress which Ali bought yesterday | Ali'nin dün satın aldığı elbise |
the man that I saw in the park | Parkta gördüğüm adam |
The man that I saw in the park was old. | Parkta gördüğüm adam yaşlıydı. |
my friend who lives in Antalya | Antalya'da yaşayan arkadaşım |
My friend who lives in Antalya killed a cat. | Antalya'da yaşayan arkadaşım bir kedi öldürdü. |
My friend who lives in Antalya bought a new house. | Antalya'da yaşayan arkadaşım yeni bir ev aldı. |
The meal which I ate at the restaurant was very delicious. | Restoranda yediğim yemek çok lezzetliydi. |
Nowadays, I can see some tourists who are from Eastern countries. | Günümüzde Doğu ülkelerinden olan bazı turistleri görebiliyorum. |
people who live in İstanbul | İstanbul'da yaşayan insanlar |
People who live in İstanbul are lucky. | İstanbul'da yaşayan insanlar şanslı. |
I am going to apply for a company which has international standards. | Uluslararası standartlara sahip bir şirkete başvuracağım. |