Askerlik yapacak. | He will serve in the military. |
Bu saçmalıktır. | It is nonsense. |
bunun gibi şeyler | things like that |
telefonunuza ne kadar bağımlısınız? | how addicted are you to your phone? |
beynim çalışmayı durduruyor | my brain stops working |
Benimle dalga geçiyor olmalısın. | You've got to be kidding me. |
Gitmem lazım. = Gitmek zorundayım | I gotta go. = I have to go |
Yani,... (demek istediğim) ... | I mean, ... |
Saatim bile yok. | I don't even own a watch. |
Yürümeye devam et! | Keep walking! |
Evimden memnun değilim. | I'm not happy with my home. |
korkunç gerçek | the terrible truth |
Çiftler halinde çalışmalarını istiyorum. | I want them to work in pairs. |
Çocuklarımızı nasıl teşvik edebiliriz? | How can we encourage our children? |
Çocuklarımızı nasıl motive edebiliriz? | How can we motivate our children? |
Derslerim eğlenceli. | My classes are fun. |
Şimdiye kadar çok iyi | so far so good |
Umarım derslerden sıkılmaz. | I hope he doesn't get bored of the classes. |
Erva ilk yıl anaokuluna gitti. | Erva has been to kindergarten for first year. |
şimdilik, şu an için | for the time being |
ilkokul öğretmenim | my primary school teacher |
Önceki yıllarda Bursa'da okudum. | In previous years, I studied in Bursa. |
Yozgatlılar çok kaba. | People from Yozgat are very rude. |
Zihniyetimiz çok yakın. | Our mindset is very close. |
Evimden memnun değilim. | I am not happy with my house. |
takımdaki çeşitlilik | the diversity in the team |
Nasıl demek istiyorsun = Ne demek istiyorsun | How do you mean = What do you mean |
Hepimiz biliyoruz ki... | we all know that ... |
Erken kalkmak kolay değil. | It is not easy to get up early. |
farklı milletlerden insanlar | people of different nationalities |
Farklı dinler | different religions |
Zamanımı en iyi şekilde değerlendirmeye çalışıyorum. | I am trying to make the most of my time. |
bir şeyden en iyi şekilde yararlanmak | to make the most of something |
özellikle | specifically |
birçok insan sadece farkında değil | many people are simply unaware |
Bazı ekip üyeleri izole olabilir. | Some team members may be isolated. |
bir işyeri tüzüğü | a workplace charter |
eşitlik | equality |
çeşitlilik | diversity |
Lütfen hobilerinizi paragrafınıza ekleyin. | Please include your hobbies in your paragraph. |
Bu kulağa iyi bir fikir gibi geliyor. | That sounds like a good idea. |
sevmediğin bir şey | something you don’t like |
Lütfen dikkat edin! | Please pay attention! |
İşte bu yüzden ... | That's why ... |
Bazı atölye çalışmaları yürütebiliriz. | We might run some workshops. |
Çalışanlardan fikir almak | to get ideas from the employees |
daha kapsayıcı bir işyeri | a more inclusive workplace |
deneyimleyebilirler | they can experience |
çeşitliliğin değeri | the value of diversity |
olumsuz bir şey olarak | as something negative |
farklı görüşler var | there are different opinions |
uzun dikkat süresi | long attention time |
emeklilik | retirement |
bir süre sonra | after a while |
sabahleyin | in the morning |
başka? | What else? |
Derslerimde yıldızlar gibi bazı teşvikleri kullanırım. | I use some incentives like stars in my lessons. |
Bence işe yarıyor. | I think it works. |
Bazı öğrenciler sürekli arkadaşlarına vuruyor. | Some students keep hitting their friends. |
Kızmak istemiyorum. | I don't want to get angry. |
Öğrencilerime bağırmak istemiyorum. | I don't want to yell at my students. |
Lütfen çiftler halinde çalışın. | Please work in pairs. |
Lütfen çiftler halinde çalışın. | Please work in pairs. |
bildiğim kadarıyla | as far as I know |
Biz bağımsız bir anaokulumuz. | We are an independent kindergarten. |
Toplamda, biz on öğretmeniz. | In total, we are ten teachers. |
bu tür durumlar | these kinds of situations |
Spor yapmayı tercih ederim | I prefer doing sports |
ertelemek | postpone |
seni kaybetme düşüncesi | the thought of losing you |
Hayatımda ilk kez | for the first time in my life |
Umurumda değil. | I don't care. |
Dizimde ağrı (acı) var. | I have pain on my knee. |
Korkularınız var. | You have fears. |
Merak ediyorum... | I wonder ... |
Ali yaşlanıyor. | Ali is getting old. |
iyi bir cadı | a good witch |
sonraki hükümdar | next ruler |
hemencecik | immediately |
Westminster Manastırı | Westminster Abbey |
sıkıştırılmış | Compressed |
birbirlerinden farklıdırlar | they are different from each other |
Hiçbir fikrim yok | I don't have any idea |
elma hasadı | harvesting apples |
çayır, tarla, saha | meadow, field |
sincap | squirrel |
kestane | chestnuts |
Çiçek toplamak | picking flowers |
Farkında değilim | I don't realize |
Nisan Mayıs Haziran | April May June |
Okul yönetimine beni şikayet ediyorlar. | They complain about me to the school administration. |
duyuru | announcement |
mutfak robotu | food processor |
Uzaktan eğitim alıyor. | She studies remotely. |
aynı zamanda | at the same time |
Meslek Lisesi | vocational high school |
Yapmalıydım | I should have done |
şiddetli kar yağışı | severe snow |
yokuş | ramp |
iş makinesi | work machine |
Kar yağıyor | it is snowing |
Van'da çok kar yağıyor | it snows a lot in Van |
bu bizim alışkanlığımız değil | it's not our habit |
öğrenci | pupil |
öğrencilerin dolapları var | students have closets |
Kızımın boğaz ağrısı var. | My daughter has a sore throat. |
Doktor bize iğne yazdı. | The doctor gave us an injection. |
hangi medeniyet | which civilisation |
Osmanlı zamanında inşa edilmiştir. | It was built during the time of the Ottomans. |
Yapımı doksan dokuz yıl sürdü. | Its construction took ninety-nine years. |
Bu bir zevk. | It is a pleasure. |
Aşırı tepki veriyorsun. | You are overreacting. |
Oğlunla gurur duymalısın. | You should be proud of your son. |
Lucy'nin tavsiye ettiği köye gittik | we went to the village that Lucy recommended |
O restoranı tavsiye ederim | I recommend that restaurant |
tutuklandı. | he got arrested |
otel şu anda kapalı | the hotel is currently closed |
Kızımı büyüttüm | I raised my daughter |
incelemek | analyze (enelayz) |
olta | fishing rod |
pahalı teknolojik cihazlar aldığım zaman geçen yıldı. | the time when I bought expensive technological devices was last year. |
kızından şikayet etti | she complained about her daughter |
teknolojik aletler | technological devices |
fayda | benefit |
cep telefonu radyasyonu tehlikelidir | cell phone radiation is dangerous |
teknoloji doğayı yok ediyor | technology destroys nature |
diz | knee |
bazı oyunlar uygun değil | some games are not appropriate |
boş zaman | leisure time |
Fırsatım yok | I don't have the opportunity |
kızımızı bırakıyoruz | we leave our daughter |
karmaşık | complicated |
keşfet | Explore, discover |
Bir sürü bahanem var | I have a lot of excuses |
El becerisi içeren aktiviteleri severim | I like activities that involves dexterity |
uygulamak | apply |
Hollanda ile kabaca aynı büyüklükte | roughly the same size as the Netherlands |
Başkent Bern'dir | The capital city is Bern |
birkaç dil konuşulur | several languages are spoken |
geleneksel olarak | traditionally |
Türkiye'nin güneydoğu bölgesinde | in south eastern region of Turkey |
Şapkasını kaybetti. (kaybetmek) | she lost her hat. (lose) |
şapkasını kaybettiğini sanıyordu | she thought she lost her hat |
nane çayı | mint tea |
Kendi başımın çaresine bakarım. | I take care of myself |
Göğsümde bir ağrı var | I have a pain in my chest |
çok operasyon olmak zorunda kaldım | I had to have many operations |
annesi hamileydi | his mother was pregnant |
sosyal alanlarını geliştirmeliyiz | we should improve their social area |
Çok fazla ödev yapmasını istemiyorum. | I don't want her having a lot of homework |