I always have coffee in the morning. | Sabah her zaman kahve içiyorum. |
I have a lesson every Saturday morning. My teacher is excellent. | Her Cumartesi sabahı bir dersim var. Öğretmenim mükemmel. |
Do you want to have a game of chess? | Satranç oyunu yapmak ister misin? |
Ayşe is having a party on Saturday. Are you going? | Ayşe Cumartesi günü bir parti yapıyor. Gidiyor musun? |
Do you want to have a shower ? The bathroom’s here. | Duş almak ister misin? Banyo burada. |
I have an exam tomorrow, so I have to study tonight. | Yarın bir sınavım var; bu yüzden bu gece ders çalışmalıyım. |
We must have a meeting to talk about these problems. | Bu sorunlar hakkında konuşmak için bir toplantı yapmalıyız. |
I’m going to the cafeteria to have a cup of tea . Do you want to come? | Bir fincan çay içmek için kafeteryaya gidiyorum. Gelmek ister misin? |
The hotel has a swimming pool, so we can have a swim every day. | Otelden bir yüzme havuzu var; bu yüzden her gün yüzebiliriz. |
We can have dinner before the film, or we can eat after it. | Filmden önce akşam yemeği yiyebiliriz yada filmden sonra. |
Why don’t you have a drink ? | Neden bir içecek içmiyorsun? |
Have a good journey ! | İyi geziler ! |
Have you a cold ? | Üşüttün mü? |
I have a headache. | Başım ağrıyor. |
Can I have a look ? | Bir bakabilir miyim ? |
Please phone Grandma when you have a moment. | Lütfen vaktiniz olduğunda büyükanneyi arayın. |
I had a bad dream last night. | Dün gece kötü bir rüya gördüm. |
Can I have a go? | Deneyebilirmiyim? |
I want to have a word with my teacher after the lesson. | Dersten sonra öğretmenimle konuşmak istiyorum. |
Mum didn’t have the time to go to the shop today. | Annemin bugün dükkana gidecek vakti yoktu. |
They didn’t have any cake in the café. | Kafede hiç pastaları yoktu. |
Have a good time! | İyi eğlenceler! |
Let me have a think before deciding. | Karar vermeden önce düşünmeme izin verin. |
Do you have a moment? | Zamanın var mı? |
I have no time to have rest. | Dinlenecek vaktim yok. |
She is pregnant. She is having a baby next month. | O hamile! Gelecek ay bebeği doğacak! |
He often has a sleep after lunch. | Öğle yemeğinden sonra sık sık uyuyor. |
Can I have the bill, please? | Hesabı alabilirmiyim, lütfen? |
She had a problem with this subject. | Bu konuda bir sorunu vardı. |
You have to pay 50 TL for the entrance | Giriş için 50 TL ödemelisiniz |
I go to work by bus | İşe otobüsle giderim |
They went to swimming pool | Yüzme havuzuna gittiler |
He goes by car | O arabayla gidiyor |
Mehmet went into his room | Mehmet odasına girdi |
I am going to learn ten words every day. | Her gün on kelime öğreneceğim. |
I hate going shopping. | Alışveriş yapmaktan nefret ediyorum. |
She usually goes swimming at the weekends | Genellikle hafta sonları yüzmeye gider |
Let' s go fishing, today. | Bugün balık tutmaya gidelim. |
From Ankara, high speed trains go to İstanbul and to Konya | Ankara'dan yüksek hızlı trenler İstanbul'a ve Konya'ya gider |
Let's go somewhere different today. | Bugün farklı bir yere gidelim. |
They are going to sightseeing today. | Bugün geziye çıkacaklar. |
Where does this bus go? | Bu otobüs nereye gidiyor? |
I wonder | merak ediyorum |
my cousin got married | kuzenim evlendi |
I exercise 2 times a week | haftada 2 kez spor yapıyorum |
It will take one month | Bir ay sürecek |
I am getting better | İyileşiyorum |
house is very messy | ev çok dağınık |
I mopped | paspasladım |
I don't like to lie down | Uzanmayı sevmiyorum |
it is so good, right? | çok iyi, değil mi? |
I want to feed a squirrel | sincap beslemek istiyorum |
squirrel hides hazelnuts | sincap fındık saklar |
he has enemies | düşmanları var |
plum is sour | erik ekşidir |
fertile | bereketli |
soap opera | pembe dizi |
nephew | erkek yeğen |
niece | (kız) Yeğen |
brother in law | kayınbirader |
sister in law | Baldız |
step sister | üvey kız kardeş |
hardly ever, rarely | neredeyse hiç, nadiren |
seldom | nadiren |
century | yüzyıl |
she doesn't have a twin | ikizi yok |
give birth | doğurmak |
10 degrees | 10 derece |
horses drank water from there | atlar oradan su içerdi |
similar | benzer |
cave | mağara |
village | köy |
changing your hometown is strange | memleketini değiştirmek garip |
ID card | kimlik kartı |
I like such games | böyle oyunları severim |
roasted eggplant | közde patlıcan |
pressure cooker | düdüklü tencere |
it doesn't take time | zaman almaz |
When I become a teacher | öğretmen olduğumda |
withdraw money from the ATM machine | ATM makinesinden para çekmek |
their native language is not English | ana dilleri İngilizce değil |
I thought grammar is not necessary | Dilbilgisinin gerekli olmadığını düşündüm |
recently time passes fast | son zamanlarda zaman hızlı geçiyor |
people are noisy | insanlar gürültülü |
I get on the bus | Otobüse biniyorum |
I live a comfortable (kamftıbl) life | Rahat (kamftıbl) bir hayat yaşıyorum |
schedule | plan, program |
read out loud | yüksek sesle oku |
at least 4 rooms | en az 4 oda |
features | özellikler |
it makes the food's taste sour | yemeğin tadını ekşi yapar |
we had a chit chat | sohbet ettik |
before raise comes | zam gelmeden önce |
things that will not go bad | bozulmayacak şeyler |
he looks like his father | babasına benziyor |
I am the oldest grandchild among girls | Kızlar arasında en büyük torunum |
I am scared of health and quality | Sağlık ve kaliteden korkuyorum |
the teacher is annoying | öğretmen sinir bozucu |
it is a waste of time | zaman kaybı |
I hope your hardwork will pay off | umarım emeğinin karşılığını alırsın |
to be scored | puanlanacak |
they become stronger | güçlenirler |
all through summer | yaz boyunca |
I have to be exposed to English | İngilizceye maruz kalmalıyım |
the place doesn't matter | yer önemli değil |
I don't want to be out of my comfort zone | Konfor alanımdan çıkmak istemiyorum |
her writing was beautiful | onun yazısı güzeldi |
he wants to work on software | yazılım üzerinde çalışmak istiyor |
he took a test | bir sınava girdi |
my classes overlap | derslerim çakışıyor |