We were stuck in a traffic jam. | Trafik karmaşasında sıkıştık. |
You have to take the underground line to get there. | Oraya ulaşmak için metroya binmelisin. |
There was a breakdown in communication. | İleitişimde bir bozukluk (kopukluk) oldu. |
I fail to see a connection between the two cases. | İki vaka arasında bir bağlantı göremiyorum. |
The committee should make its decision later this week. | Komite kararının bu hafta içinde vermelidir. |
The team set off without any expectation of success. | Takım herhangi bir başarı beklentisi olmadan yola çıktı. |
You should have seen the expression on his face! | Yüzündeki ifadeyi görmeliydin! |
She was the inspiration for his new book. | Yeni kitabının ilham kaynağıydı. |
My mother’s initial reaction was quite unexpected. | Annemin ilk tepkisi oldukça beklenmedikti. |
If the situation had been different, their plan might have succeeded. | Durum farklı olsaydı, planları başarılı olabilirdi. |
He is very angry about the way he’s been treated. | Tedavi edilme şekline çok kızıyor. |
This meal tastes awful. | Bu yemeğin tadı berbat! |
That bag is too big to take on the plane. | Bu çanta uçağa almak için çok büyük. |
She is a brilliant scientist. | O parlak bir bilim adamı. |
I felt dirty, hungry and cold. | Kirli, aç ve soğuk hissettim. |
We couldn’t finish the enormous birthday cake. | Çok büyük doğoum günü pastasını bitiremedik. |
It’s quite an old bike, but in excellent condition. | Oldukça eski bir bisiklet, ama mükemmel durumda. |
It’s a fantastic view from up here. | Buradan harika bir manzara. |
The kitchen was filthy after he had cooked. | Yemek pişirdikten sonra mutfak pis idi. |
Roberts’ comments provoked a furious public response. | Robeert'in yorumları öfkeli halk cevabını kışkırttı. |
We saw a really good film last night. | Dün gece gerçekten iyi bir film gördük. |
For some reason, she finds his jokes hilarious. | Bazı nedenlerden onun şakalarını komik bulur. |
She arrived at the airport carrying two huge suitcases. | İki büyük valiz taşıyarak havaalanına ulaştı. |
We were faced with an impossible task. | İmkansız bir görevle yüz yüze bırakıldık. |
There are massive columns at Luxor. | Luxor'da büyük sütunlar var. |
These shoes are too small for me. | Bu ayakkabılar benim için çok küçük. |
The Hotel Gardesana offers superb views of the lake. | Otel Gardesana, gölün mükemmel manzaralarını sunmaktadır. |
The test came as a terrible shock to the class. | Test, sınıfa korkunç bir şok olarak geldi. |
The floor was covered in tiny bits of paper. | Zemin küçük kağıt parçalarıyla kaplıydı. |
There was a wonderful view from the window. | Pencereden harika bir manzara vardı. |
I hope you keep your resolution to stop smoking. | Umarım sigarayı bırakma kararını tutarsın. |
I broke a resolution not to eat meat when I went to the restaurant yesterday. | Dün restorana gittiğimde, et yememe kararımı çiğnedim. |
She wants to cut down on the amount of chocolate she eats. | Yediği çikolata miktarını kısmak istiyor. |
Are you going to make a resolution this year? | Bu yıl bir karar verecekmisiniz? |
You should quit biting your nails. | Tırnaklarının ısırmayı bırakmalısın. |
I aim to reach the target by March. | Mart ayına kadar hedefe ulaşmayı hedefliyorum. |
I totally disagree with every word that you say. | Söylediğini hiçbir kelimeye kesinlikle katılmıyorum. |
Many public libraries in the city are disappearing. | Şehirdeki birçok halk kütüphanesi yok oluyor (kayboluyor). |
Philip thoroughly disliked her. | Philip tam anlamı ile onu sevmedi. |
I misplaced my umbrella and now I’m really wet! | Şemsiyemi yanlış yere koydum (kaybettim) ve şimdi ıslandım. |
I think he has misunderstood the problem. | Bence problemi yanlış anladı. |
This city is overpopulated. | Bu şehir aşırı nüfuslu. |
I think people in that company are always overworked. | Bence o şirketteki insanlar fazla çalıştırıldı. |
They had to rebuild the theatre after the fire. | Yandgından sonra tiyatroyu yeniden inşa etmek zorunda kaldılar. |
Competitive pressures are forcing managers to rethink their strategies. | Rekabetçi baskılar yöneticileri stratejilerini yeniden düşünmeye zorluyor. |
He works very hard but is underpaid. | Çok çalışıyor ama düşük maaşlı. |
The role requires you to be able to work well under pressure. | Rol, baskı altında iyi çalışabilmenizi gerektirir. |
You need to be good at team work in this job. | Bu işte takım çalışmalarında iyi olmalısınız. |
Hannah is very reliable. | Hannah çok güvenilir. |
Children have better creative thinking skills than some adults. | Çocuklar bazı yetişkinlerden daha iyi yaratıcı düşünme becerilerine sahiptir. |