vitamin D deficiency | D vitamini eksikliği |
I am always on my computer. | Her zaman bilgisayarımın başındayım. |
for the first time | ilk kez |
People of Switzerland | İsviçre Halkı |
for us | Bizim için. |
There are lakes everywhere. | Her yerde göller var. |
Ali has strong relationships with Europeans. | Ali'nin Avrupalılarla güçlü ilişkileri var. |
Many people come to Europe as refugees. | Birçok insan Avrupa'ya mülteci olarak geliyor. |
our subscribers | abonelerimiz |
They had to make their living. | Hayatlarını kazanmak zorundaydılar. |
in my free time | boş zamanlarımda |
city center - downtown | şehir merkezi - şehir merkezi |
Switzerland is a neutral country. | İsviçre tarafsız bir ülkedir. |
bike roads | bisiklet yolları |
advertisement on politics | siyaset reklamı |
internal war - civil war | iç savaş |
Ten years ago, I converted to Islam. | On yıl önce İslama geçtim. |
The election was held. | Seçim düzenlendi. |
Now, burka is forbidden in Switzerland. | İsviçre'de burka yasak. |
You can't ban things. | Bir şeyleri yasaklayamazsınız. |
member of the parliament | milletvekili |
When I think on my own, ... | Kendi kendime düşündüğümde, ... |
Sometimes my friend stay here overnight. | Bazen arkadaşım bir gecede burada kalır. |
for the time being | şu an için |
school report | okul raporu- karne |
I am ashamed of my country. | Ülkemden utanıyorum. |
cigar | puro |
religious festivals | dini bayramlar |
They don't think about death. | Ölümü düşünmezler. |
addiction - habit | bağımlılık - alışkanlık |
I am addicted to Turkish agenda. | Türk gündemine bağımlıyım. |
Swedish - Swiss | İsveçli - İsviçreli |
I was staying at the hostel. - I would stay. = I used to stay. | Pansiyonda kalıyordum. - kalırdım. |
When I was preparing breakfast, he approached me. | Kahvaltıyı hazırlarken yanıma geldi. |
So they can apply for asylum. | Böylece iltica başvurusunda bulunabiliriler. |
You need to get equivalence for your diploma. | Diploman için denklik almalısın. |
I am impatient. | Sabırsızım. |
after 8 o'clock | saat 8'den sonra |
We had some doner at a restaurant ____ is close to the Congress Center. | Kongre Merkezine yakın olan bir restoranda biraz döner yedik. (which) |
I have a friend ____ lives in Portugal. | Portekiz'de yaşayan bir arkadaşım var. (who) |
Büşra, ____ is from Ankara, said me that she could fly. | Büşra, ki kendisi Ankaralıdır, bana uçabildiğini söyledi. (who) |
In the park, I saw two people ______ were harming trees. | Parkta, ağaçlara zarar veren iki insan gördüm. (who) |
I have a friend _____ has five eyes. | Beş gözü olan bir arkadaşım var. (who) |
There are some students ___ don’t take notes. | Not almayan bazı öğrenciler var. (who) |
The book ____ is on the table is very old. | Masanın üzerindeki kitap çok eski. (which) |
There is a student ___ doESn’t take notes. | Not almayan bir öğrenci var. (who) |
I don’t know the person ____ broke the fountain. | Fışkiyeyi kıran adamı bilmiyorum. (who) |
I don’t know the policeman ____ helpED us in the park. | Parkta bize yardım eden adamı tanımıyorum. (who) |
The policeman _____ helped us in the park died. | Parkta bize yardım eden polis öldü. (who) |
They built a new park _____ we can play football. | İçerisinde futbol oynayabileceğimiz bir park yaptılar. (WHERE) |
The policeman ____ helped us in the park is from Adana. | Bize parkta yardım eden polis Adanalı. (who) |
The book ____ I am reading is very enjoyable. | Okuyor olduğum kitap çok eğlenceli. (which) |
I don’t know the person ____ killED his neighbour. | Komşusunu öldüren adamı tanımıyorum. (who) |
Can you pass me the book ____ is on the shelf. | Rafta olan kitabı bana uzatabilir misin? (who) |
This is the cafe _____ we met my girl friend in the past. | Eskiden kız arkadaşımla buluştuğum kafe budur. (WHERE) |
The woman _____ my son saw in the park yesterday was a witch. | Dün parkta gördüğüm kadın bir cadıydı. (who) |
I saw a girl ____ was running. | Koşan bir kız gördüm. (who) |
My daughter draw a cat ___ was jumping. | Kızım zıplayan bir kedi çizdi. (which) |
The policeman ____ helped us in the park was a nice man. | Parkta bize yardım eden polis iyi bir insandı. (who) |
There were a lot of words ____ I didn’t know. | Bilmediğim bir çok kelime vardı. (which) |
The woman _____ I saw in the park yesterday was a witch. | Parkta dün gördüğüm kadın bir cadıydı. (who) |
I would like to live in a village ____ is located by the sea. | Deniz kenarındaki bir köyde yaşamak isterdim. (which) |
One of the students ____ name is Belgin is sick. | İsmi Belgin olan bir arkadaşımız hasta. (WHOSE) |
In this book, there is a poem ____ belongs to me. | Bu kitapta, bana ait olan bir şiir var. (which) |
I don’t know the person ____ called me. | Beni arayan adamı tanımıyorum. (who) |
My brother’s friend ____ name is Ahmet told me that he was from Pluton. | Erkek kardeşimin ismi Ahmet olan bir arkadaşı Plüton'lu olduğunu anlattı. (WHOSE) |
I bought the dress ____ was one of the most expensive things in the store. | Mağazara en pahalı şeylerden biri olan elbiseyi satın aldım. (which) |
The man ___ bought a clock yesterday was from Spain. | Dün saat satın alan adam İspanyalıydı. (who) |
There is a child ____ plays the guitar. | Gitar çalan bir çocuk var. (who) |
I saw a man ____ I didn’t like. | Sevmediğim bir adam gördüm. (WHOM) |
This is the school ____ I studied. | Bu, okuduğum okul. (WHERE) |
She becomes the world champions. | Dünya şampiyonu oldu. |
the birth of Jesus | İsa'nın doğumu |
twenty minutes ago | yirmi dakika önce |
I am the loser, you are the finder. | Kaybeden benim, bulan sensin. |
There are bicycles everywhere. | Her yerde bisiklet var. |
free of charge | ücretsiz |
Homosexuals can adopt children here. | Eşcinseller burada çocuk evlat edinebilirler. |
I took paternity leave. | Babalık izni aldım. |
Today is my day off. | Bugün benim izin günüm. |
I got maternity leave. | Doğum izni aldım. |
I took 20 days of maternity leave. | 20 gün doğum izni aldım. |
Not everyone gets married here. | Burada herkes evlenmiyor. |
Nursing home | Huzurevi |
Elderly Care Home | Yaşlı Bakım Evi |
Pedestrian Crossing | Yaya geçidi |
Priority of passage of pedestrians | Yayaların geçiş önceliği |
a minimum wage | asgari ücret |
each citizen | her vatandaş |
asylum seeker | sığınmacı |
refugee people | mülteci insanlar |