Petroleum is removed from the ground. | Petrol yerden çıkarılır. |
People make a great variety of products from petroleum. | İnsanlar petrolden çok çeşitli ürünler yapıyor. |
Burning fuel made from petroleum | Petrolden yapılmış yakıcı yakıt |
It releases many harmful gases into air | Birçok zararlı gaz havaya bırakır |
Petroleum is a limited supply of the world. | Petrol, dünyanın sınırlı bir tedarikidir. |
non-renewable sources | yenilenemeyen kaynaklar |
the remains of tiny plants | Küçük bitkilerin kalıntıları |
Most ancients societies were governed by kings. | Çoğu eski toplum krallar tarafından yönetiliyordu. |
the goddess Athena | Tanrıça Athena |
Greek city-states were run by assemblies. | Yunan şehir devletleri meclisler tarafından yönetildi. |
male citizens | erkek vatandaşlar |
the competitive countries | Rekabetçi Ülkeler |
constant warfare | sürekli savaş |
normal way of life | Normal yaşam tarzı |
While I sympathize, I can’t really do very much to help. | acısam da yardım etmek için çok fazla bir şey yapamam. |
Although she was rich, she was not very happy. | Zengin olmasına rağmen çok mutlu değildi. |
a piece of jewellery | Bir parça mücevher |
Watches are worn for practical reasons. | Saatler pratik nedenlerle giyilir. |
The wearer can keep track of time with a watch | Kullanıcı bir saatle zamanı takip edebilir |
sense of style | stil duygusu |
wristwatch | kol saati |
the most common custom | en yaygın gelenek |
timepiece | saat |
Wristwatches don't interfere with the wearer's movement. | Kol saatleri kullanıcının hareketlerine müdahale etmez. |
metal and leather straps | Metal ve deri kayışlar |
in every price range | Her fiyat aralığında |
The idea of watch dates back to the Romans. | Saat fikri Romalılara dayanıyor. |
long -tailed | uzun kuyruklu |
If the snow stops I might venture out. | Kar durursa dışarı çıkmayı göze alabilirim. |
He hid the letter beneath a pile of papers. | Mektubu bir yığın kağıt altında sakladı. |
in search of a new job | Yeni bir iş arayışında |
The number of dead is estimated at a hundred. | Ölü sayısının yüz olduğu tahmin edilmektedir. |
Their complaints have been largely ignored. | Şikayetleri büyük ölçüde göz ardı edildi. |
My hens have hatched ten chicks. | Tavuklarım on civciv yumurtladı. |
their body length and weight | vücut uzunluğu ve ağırlığı |
Her approach differs from mine. | Yaklaşımı benimkinden farklı. |
The caterpillars feed on cabbage leaves. | Tırtıllar lahana yaprakları ile beslenir. |
the Northern Hemisphere | Kuzey Yarımküre |
as great as | kadar büyük |
They are able to reach depths as great as 60 meters. | 60 metre kadar büyük derinliklere ulaşabilirler. |