| Don't complain! | Şikayet etme! |
| You can't persuade me. | Beni ikna edemezsin. |
| I am displaying some items. | Bazı öğeleri sergiliyorum. |
| The American constitution | Amerikan anayasası |
| various constraints | çeşitli kısıtlamalar |
| actually | gerçekten, esasında |
| Don't shield criminals. | Suçluları koruma. |
| The foreman | Ustabaşı |
| most people | çoğu insan |
| make up | telafi etmek |
| What he wants was unacceptable. | İstediği şey kabul edilemezdi. |
| an American federal prison | Amerikan federal hapishanesi |
| He has been let off very lightly. | Çok hafif bir şekilde serbest bırakıldı. |
| Give up smoking! | Sigarayı bırakın! |
| The members of the special commission | Özel komisyon üyeleri |
| the special commissions on crime | suçla ilgili özel komisyonlar |
| Ali was appointed by Veli. | Ali, Veli tarafından atandı. |
| Mayor of London | Londra Belediye Başkanı |
| I am still sick. | Hala hastayım. |
| on a regular basis | düzenli olarak - düzenli aralıklar |
| an accomplished artist | başarılı bir sanatçı |
| This programme includes these exercise. | Bu program bu alıştırmaları içerir. |
| Ali is named after his father. | Ali babasının adını almıştır. |
| Nepal has made important progress | Nepal önemli ilerleme kaydetti |
| to promote equality | eşitliği teşvik etmek |
| drop out | bırakmak |
| secure access to food | yiyeceklere güvenli erişim |
| to the groom’s family | damadın ailesine |
| by the groom’s family | damadın ailesi tarafından |
| according to the Nepalese Country Code | Nepal Ülke Kanunu'na göre |
| the Penal Code | Ceza Kanunu |
| dating back | dayanan, uzanan |
| have always been | her zaman .... olmuştur |
| With the advent of the internet | İnternetin ortaya çıkmasıyla |
| a wider audience | daha geniş bir kitle |
| Additionally | bunlara ek olarak, İlaveten |
| many contemporary Islamic artists | birçok çağdaş İslam sanatçısı |
| new ways to incorporate technology | teknolojiyi dahil etmenin yeni yolları |
| a dynamic and evolving field | dinamik ve gelişen bir alan |
| Ali doesn't allow me to help him. | Ali ona yardım etmeme izin vermiyor. |
