iki kere | two times |
iki gün önce | two days ago |
iki saat önce | two hours ago |
toplantı odası | the meeting room |
Ali geldiğinde televizyon izliyordum. | When Ali came, I was watching TV. |
Şirkete gittiğimde Ali'yi gördüm. | When I went to the company, I saw Ali. |
Ali'yi gördüğümde uyuyordu. | When I saw Ali, he was sleeping. |
Kimse ev ödevini sevmez. | No one likes homework. |
Bilgisayarın yanıbaşında bir kitap var. | There is a book beside the computer. |
Tabletim olmamasına rağmen, ... | Although I don't have a tablet, ... |
Oda yoğun bir atmosfer ile doludur. | The room is filled with a busy atmosphere. |
Teknolojiyi yararlı buluyorum. | I find technology helpful. |
verimli biçimde - etkili bir şekilde | efficiently |
değerli varlıklar (eşyalar) | valuable assets |
Özetle, | In summary, |
Ofiste büyük bir dolap var. | There's a big closet in the office. |
Ofisim beşinci katta. | Our office is on the fifth floor. |
Ofisimizde bir çaycı var. | There's a tea man in our office. |
Hemen başlamıyorum. | I don't start immediately. |
İnternetten haber okuyorum. | I read news online. |
Faturaları kaydediyorum. | I'm saving bills. |
Fatura kesiyorum. | I issue invoices. |
Banka işlemlerini kaydederim. | I save bank transactions. |
Postalarımı kontrol ederim. | I check my mails. |
Maaşları ben öderim. | I pay salaries. |
Bir şey satın aldığımızda, bu eşyalar için para öderim. | When we buy something, I pay for these items. |
Bir dileğimiz var. | We have a wish. |
leylek | stork |
İlk leylek gördüğümde, bu bilekliği çıkaracağım. | When I see the first stork, I will take off this wristband. |
Bu bir Trakya Geleneği. | This is a Thracian Tradition. |
Dileğimi söyleyemem. | I can't tell my wish. |
Eğer dileğimi söylersem, gerçek olmaz. | If I say my wish, it doesn't come true. |