the impacts of global warming | küresel ısınmanın etkileri |
to raise awareness | farkındalık yaratmak |
a leading voice | önde gelen bir ses |
One of the key issues | En önemli konulardan biri |
She has pointed out that ... | O işaret etti ki ... |
a major contributor | önemli bir katkıda bulunan |
greenhouse gas emissions | sera gazı emisyonları |
In response to this, | Buna cevaben, |
sustainable form of energy | sürdürülebilir enerji şekli |
Greta has called for | Greta çağrıda bulundu |
without controversy | tartışmasız |
without money | para olmadan, para olmaksızın, parasız |
steadfast | değişmez, azimli |
commitment to raising awareness | farkındalık yaratma taahhüdü |
the urgent need for action | acil eylem ihtiyacı |
We must preserve the environment. | Çevreyi korumalıyız. |
She boarded a plane. | Bir uçağa bindi. |
Insomnia is sleep disorder | Uykusuzluk uyku bozukluğudur |
considerable evidence | Önemli kanıt |
Insomna can be treated. | İnsomna tedavi edilebilir. |
It based on scientific research. | Bilimsel araştırmalara dayanmaktadır. |
clinical practice | klinik uygulama |
effective solution | Etkili çözüm |
It requires a lot of planning | Çok fazla planlama gerektirir |
She is friendly and polite. | O dostça ve kibar. |
the local residents | Yerel sakinler |
Since we have enough time, | Yeterince zamanımız olduğu için |
As it was getting late, | Geç kaldığı için |
As he gets older, | Yaşlandıkça |
Even though he left school at 16, | 16 yaşında okuldan ayrılsa bile, |
diverse range of music | Çeşitli müzik yelpazesi |
fairly consistent | Oldukça tutarlı |
he gets around | O etrafta dolaşıyor |
infant | bebek |
The nurse will care for you. | Hemşire size bakacak. |
Would you consider fostering a child? | Bir çocuğu evlat edinmeyi düşünürmüsün? |
Storms hampered rescue efforts | Fırtınalar kurtarma çabalarını engelledi |
The rains nurtured the newly planted crops. | Yağmurlar yeni ekilen ürünleri besledi. |
many opportunities | Birçok olanak |
The baby began to babble. | Bebek babıldamaya başladı. |
marble statues | mermer heykeller |
clothes dyed from shellfish | Kabuklu deniz ürünlerinden boyanmış kıyafetler |
linen robes | keten elbiseler |
red garments | kırmızı giysiler |
We draped sheets over the boxes | Kutuların üzerine çarşafları örttük. |
They wrapped him in a blanket. | Onu bir battaniyeye sardılar. |
they have solid surfaces | katı yüzeylere sahipler |
gas giants | gaz devleri |
the increase in greenhouse gases | sera gazlarındaki artış |
deforestation | Ormansızlaştırma |
rising sea levels | yükselen deniz seviyeleri |
more frequent and severe | daha sık ve şiddetli |
extreme weather events | aşırı hava olayları |
precipitation patterns | yağış modelleri |
a process called natural selection | doğal seleksiyon adı verilen bir süreç |
certain traits | belirli özellikler |
reproduce | çoğaltmak, üremek |
species evolves. | tür evrimleşir. |