a fatalistic attitude to life | Hayata karşı kaderci bir tutum |
destruction of the world | Dünyanın Yıkımı |
at high speed | yüksek hızda |
environmental news | Çevre Haberleri |
They avoided answering. | Cevap vermekten kaçındılar. |
It makes them feel hopeless | Onları umutsuz hissettiriyor |
There is no reason to despair. | Umutsuzluk için hiçbir neden yok. |
A recent analysis suggests. | Yakın tarihli bir analiz önerir. |
the loss of biodiversity | Biyoçeşitlilik kaybı |
It is undoubtedly a serious problem. | Kuşkusuz ciddi bir sorundur. |
It is far from unstoppable | Durdurulamaz olmaktan uzak |
right choices | Doğru Seçimler |
We can stop the decrease | Azalmayı durdurabiliriz. |
What would it take? | Ne gerekir? |
A major step to take | Atılacak büyük bir adım |
smaller patches of land | daha küçük arazı parçaları |
It occupied less space | Daha az yer kapladı |
current technologies | Mevcut teknolojiler |
genetic modification | genetik modifikasyon |
Such solutions seem very simple | Bu tür çözümler çok basit görünüyor |
the other option | Diğer seçenek |
guarentee of failure | başarısızlığın garantisi |
majority of biodiversity | Biyoçeşitliliğin çoğunluğu |
without making huge sacrifices | Büyük fedakarlıklar yapmadan |
People who care about the natural world | Doğal dünyayı önemseyen insanlar |
We have the reason to keep on fighting | Dövüşmeye devam etmek için nedenimiz var |
We must actively combat | Aktif olarak savaşmalıyız |
They have recognised | Tanıdılar |
I feel pessimistic. | Kötümser hissediyorum. |
I feel optimistic | İyimser hissediyorum |
ability to prevent the loss | Kaybı önleme yeteneği |
The statistics reflected a change. | İstatistikler bir değişimi yansıttı. |
They began to pay attention | Dikkat etmeye başladılar |
primary purpose | birincil amaç |
He persude readers. | Okuyucuları ikna ediyor. |
He informs readers | Okuyucuları bilgilendirir |
He warns the readers | Okuyucuları uyarıyor |
His arrest triggered mass protests. | Tutuklanması kitlesel protestoları tetikledi. |
He stresses that it is wrong. | Yanlış olduğunu vurguluyor. |
The report highlights a problem. | Rapor bir sorunu vurgulamaktadır. |
He encourages people | İnsanları cesaretlendiriyor |
He recommends | O öneriyor |
at a moderate level | orta seviyede |
far more space | çok daha fazla alan |
large amounts of food | büyük miktarda yiyecek |
They struggle to save the world. | Dünyayı kurtarmak için mücadele ediyorlar. |
They have to fight more diligently | Daha özenle savaşmak zorundalar |
They will be able to stop decline. | Düşüşü durdurabilecekler. |
They take appropriate actions. | Uygun önlemler alıyorlar. |
For saving environment | Çevre kurtarmak için |
It doesn't seem feasible. | Mümkün görünmüyor. |