arena of conflict | çatışma arenası |
The war settled this issue in Britain's favour. | Savaş bu konuyu İngiltere'nin lehine çözdü. |
Disagreements arose between them. | Aralarında anlaşmazlıklar ortaya çıktı. |
in the aftermath of war | Savaş sonrasında |
Escalating conflict | Artan Çatışma |
It led them to unite. | Onların birleşmesine yol açtı. |
in declaring independence | Bağımsızlık ilan ederken |
They defeated British. | İngilizleri yendiler. |
They suppressed the rebellion | İsyanı bastırdılar |
establishment of the US. | ABD'nin kurulması. |
They remained loyal to Britain. | İngiltere'ye sadık kaldılar. |
an uprising against British rule | İngiliz yönetimine karşı bir ayaklanma |
It embodied the principles of democracy. | Demokrasi ilkelerini somutlaştırdı. |
initial population | ilk nüfus |
similar in size | Boyutunda benzer |
a burst of economic growth | Ekonomik büyüme patlaması |
Colonists disputing the right of British | İngilizlerin hakkına itiraz eden kolonistler |
to impose a ban/tax | yasak/vergi koymak |
They staged rebellious acts. | İsyancı eylemler düzenlediler. |
He suggested demolishing the statues | Heykellerin yıkılmasını önerdi |
He proposed erecting a glass tower. | Bir cam kule inşa etmeyi önerdi. |
lawns for pedestrians | Yayalar için çimler |
elevated highways | Yükseltilmiş Karayolları |
a quote attributed to him | ona atfedilen bir deyiş |
as to publishing his book | Kitabını yayınlamaya gelince |
through experimentation | deney yoluyla |
His lawyers contend that he's telling the truth. | Avukatları gerçeği söylediğini iddia ediyor. |
progressive thinkers | ilerici düşünürler |
They were based on the need for security | Güvenlik ihtiyacına dayanıyorlardı |
those envisioned by him | onun tarafından tasarlananlar |
His hotels were dotted in UK. | Otelleri İngiltere'de yayıldı. |
various urban districts | Çeşitli kentsel bölgeler |
dense urban areas | yoğun kentsel alanlar |
walkable facilities | Yürünebilir tesisler |
She reigned from 1558 to 1603. | 1558'den 1603'e kadar hüküm sürdü. |
The sun never sets | Güneş asla batmaz |
Popular culture flourished. | Popüler kültür gelişti. |
a focal point | Bir Odak Noktası |
He inherited a small estate. | Küçük bir mülk miras aldı. |
bankruptcy and disastrous wars | iflas ve feci savaşlar |