Her family has contributed $50,000 to the fund. | Ailesi fona 50.000 dolar katkıda bulundu. |
Aren't you going to contribute towards Jack's leaving present | Jack'in hediyesine katkıda bulunmayacak mısın |
Her responsibilities consist of answering the phone. | Sorumlulukları telefona cevap vermekten oluşur. |
She felt she had been discriminated against because of her age. | Yaşından dolayı ayrımcılığa uğradığını hissetti. |
The Spanish authorities cooperated with the British police. | İspanyol yetkililer İngiliz polisi ile işbirliği yaptı. |
We only deal with companies which have a good credit record. | Sadece iyi bir kredi kaydı olan şirketlerle ilgileniyoruz. |
I 've decided on blue for the bathroom. | Banyo için maviye karar verdim. |
It’s important to distinguish between scientific fact and fiction. | Bilimsel gerçek ve kurgu arasında ayrım yapmak önemlidir. |
People who cannot distinguish between colors are said to be color blind | Renkleri biribirinden ayıramayan insanların renk körü olduğu söylenir. |
His views differ considerably from those of his parents. | Onun görüşleri ebeveynlerinin görüşlerinden önemli ölçüde farklıdır. |
The twins look alike, but they differ in temperament. | İkizler birbirine benziyor, ancak mizaçta farklılık gösteriyorlar. |
Women are still excluded from the club. | Kadınlar hala kulübe alınmıyor. |
Will you please excuse me for being late | Geç kaldığım için lütfen beni affedin |
Hugh blames his mother for his lack of confidence. | Hugh, annesini güven eksikliği nedeniyle suçluyor. |
Hugh blames his lack of confidence on his mother. | Hugh, annesine olan güven eksikliğini suçluyor. |
Motor vehicles are prohibited from driving in the town centre. | Motorlu taşıtların şehir merkezinde araba kullanması yasaktır. |
We paused to marvel at the view. | Manzaraya hayret ettiğimiziçin durdum. |
What do you infer from her refusal? | Reddeden ne çıkarıyorsun? |
Walters was not properly informed of/about the reasons for her arrest. | Walters, tutuklanmasının nedenleri hakkında doğru bir şekilde bilgilendirilmedi. |
Shall I inquire about the price of tickets? | Biletlerin fiyatı hakkında bilgi alalım mı? |
Shall I inquire about the price of tickets? | Biletlerin fiyatı hakkında bilgi alalım mı? |
Aim at the yellow circle. | Sarı daireyi hedefleyin. |
I will insure my house againts fire | Evimi yangına karşı sigortalayacağım. |
The police suspect him of carrying out two bomb attacks. | Polis, iki bombalı saldırı gerçekleştirdiğinden şüpheleniyor. |
They threatened the shopkeeper with a gun. | Dükkâncıyı silahla tehdit ettiler. |
Have you two been introduced to each other? | Siz ikiniz birbirinizle tanıştınız mı? |
He invested all his money in this business | Bütün parasını bu işe yatırdı |
He was involved in many accidents | Birçok kazaya karıştı |
We recognize this as a genuine need. | Bunu gerçek bir ihtiyaç olarak kabul ediyoruz. |
I suffer from a terrible headache. | Korkunç bir baş ağrısından muzdaripim. |
He always refers to the house as his "refuge". | Her zaman evi "sığınağı" olarak ifade eder. |
I will leave the package with the secretary | Paketi sekretere bırakacağım. |
I can't cope with so many incidents | Pek çok olayla başa çıkamıyorum |
You can substitute oil for butter | Sıvı yağı tereyağı ile değiştirdim. |
These people long for freedom. | Bu insanlar özgürlük istiyor. |
What do you mean by this statement? | Bu ifade ile ne demek istiyorsun? |
He mistook me for my brother | Kardeşime yanlış yaptı. |
We will struggle for our independence | Bağımsızlığımız için mücadele edeceğiz |
He objected to my plan | Planıma itiraz etti |
He was operated on his nose | Burnundan ameliyat oldu. |
She participate in many different activities. | Birçok farklı etkinliğe katılıyor. |
I will pay for your education. | Eğitiminiz için ödeme yapacağım. |
After they got married, they settled in Brooklyn. | Evlendikten sonra Brooklyn'e yerleştiler. |
He delights in making fun of his brother | Kardeşi ile dalga geçmekten hoşnut. |
He was presented with a gold watch. | Ona altın bir saat sunuldu. |
She succeeded in achieving her goals | Hedeflerine ulaşmayı başardı |
We profited from his experience. | Onun deneyiminden yararlandık. |