behaviour therapy | davranış terapisi |
It emphasises the current conditions. | Mevcut koşulları vurgular. |
the conditions that keep it going | devam etmesini sağlayan koşullar |
The conditions that maintain a behaviour | Bir davranışı sürdüren koşullar |
She likened behaviour therapy to it. | Davranış terapisini ona benzetti. |
weed pulling process | ot yolma işlemi |
The theory based on Pavlov's thinking. | Pavlov'un düşüncesine dayanan teori. |
They pluck the weed from the top. | Otları tepeden kopardılar. |
Pavlov's classical conditioning | pavlov'un klasik koşullanması |
Skinner's operant conditioning | Skinner'in edimsel koşullanması |
Bandura's social learning theory | Bandura'nın Sosyal Öğrenme Teorisi |
whether it is healthy or abnormal | İster sağlıklı ister anormal olsun |
I referred to your theories. | Teorilenizden söz ettim. |
the process of increasing the likelihood of a behaviour ocurring | bir davranışın gerçekleşme olasılığını artırma süreci |
its consequences | sonuçları |
cigarette advertisements | Sigara reklamları |
Most people associate this brand with good quality. | Çoğu insan bu markayı iyi kalitesi ile ilişkilendirir. |
It gives a pleasurable, stimulating sensation. | Zevkli, uyarıcı bir his verir. |
older siblings or peers | daha büyük kardeşler veya akranlar |
It is significant to focus on the roots. | Köklere odaklanmak önemlidir. |
Her family disapproved of the marriage. | Ailesi evliliği onaylamadı. |
the metaphor of weed plucking | ot koparma metaforu |
the founders of behaviour therapy | Davranış terapisinin kurucuları |
features of psychology | Psikolojinin Özellikleri |
imitating behaviour | davranışı taklit etmek |
relationship between good and bad habits | İyi ve kötü alışkanlıklar arasındaki ilişki |
I wrote the play primarily as a protest | Oyunu öncelikle bir protesto olarak yazdım |
It leads to environmental problems. | Çevre sorunlarına yol açar. |
Once and for all, I refuse! | İlk ve son kez (kesin olarak) reddediyorum. |
That's not necessarily true. | Bu mutlaka doğru değil. |
The same ideas recur throughout her books. | Kitapları boyunca aynı fikirler tekrarlanıyor. |
genetic background | genetik arkaplan |
They solved the problems. | Sorunları çözdüler. |