justice in ancient Egypt | Eski Mısır'da Adalet |
Their albums encompass a wide range of music. | Albümleri çok çeşitli müziği kapsıyor. |
physical punishment | fiziksel ceza |
corporal punishment | bedensel ceza |
It's $24.99, including shipping and handling. | Nakliye ve taşıma dahil 24,99 dolar. |
severe beating. | şiddetli dayak. |
Punishments were administered in public. | Cezalar kamuya açıklandı. |
I hate to impose on you. | Sana empoze etmekten nefret ediyorum. |
lesser crimes | Daha az suç |
non-payment of taxes | Vergilerin ödenmemesi |
in the most severe cases | En şiddetli vakalarda |
Egyptian state would execute offenders. | Mısır devleti suçluları idam edecekti. |
robbing royal tombs | Kraliyet mezarlarını soymak |
injuring the pharaoh | firavunu yaralama |
disloyalty to the country | Ülkeye sadakatsizlik |
the worst crime he committed | işlediği en kötü suç |
Executions were carried out. | İnfazlar gerçekleştirildi. |
in a number of ways | birkaç yolla |
members of privileged classes | ayrıcalıklı sınıfların üyeleri |
He swallowed poison. | Zehiri yuttu. |
undergoing a painful death in public | halka açık bir acı bir ölüme maruz kalma |
the harshest punishment | en sert ceza |
death in the afterlife | öte dünyada ölüm |
burning a person's body | Bir kişinin vücudunu yakmak |
They threw their remains into the river. | Kalıntılarını nehre attılar. |
How do I erase the disc? | Diski nasıl silebilirim? |
in the hereafter | ahirette |
a funeral procession. | bir cenaze töreni. |
the former | önceki |
the latter | sonraki |
The criminals were charged with murder. | Suçlular cinayetle suçlandı. |
They face fines of up to $40,000. | 40.000 dolara kadar para cezalarıyla karşılaşıyorlar. |
People can rarely get away with a crime. | İnsanlar nadiren bir suçtan kurtulabilirler. |
to commit suicide | intihar etmek |
The Enlightment era | Aydınlanma dönemi |
Will this beauty queen retain her crown? | Bu güzellik kraliçesi tacını tutacak mı? |
They underwent terrible hardships. | Korkunç zorluklar yaşadılar. |
religious authority | dini otorite |
by a greater emphasis | daha fazla vurgu yaparak |
mankind's place | insanoğlunun yeri |
political condition | Siyasi Durum |
dignity and fulfillment | saygınlık ve tatmin |
high-demand items | yüksek talep gören ürünler |
entire store | bütün mağaza |
They purchase extra items. | Ekstra ürün satın alırlar. |
He acted as if he were mad. | Delimiş gibi davrandı. |
As soon as we get home, .. | Eve gelir gelmez, .. |
capital punishment | idam cezası |