access to technology resources | Teknoloji kaynaklarına erişim |
Previously he had been unwilling to help. | Daha önce yardım etmek istemiyordu. |
The doctor cited the case of a woman | Doktor bir kadın vakasından bahsetti |
the most challenging obstacle | En zorlu engel |
the lack of time to learn | Öğrenmek için zaman eksikliği |
the lack of time to infuse | aşılamak (nüfuz etmesi) için zaman eksikliği |
It is currently seen a major challenge. | Bu, şu anda büyük bir zorluk olarak görülmektedir. |
Since we had plenty of time, | Bol zamanımız olduğu için |
He thought I was lying, whereas I was telling the truth. | Yalan söylediğimi düşünüyordu, oysa ben doğruyu söylüyordum. |
In case they need them | Onlara ihtiyaçları olur diye, |
He acted as if he were mad. | Deliymiş gibi davrandı. |
Whenever I go to İstanbul, | İstanbul'a ne zaman gitsem |
30 species of coffee | 30 Tür Kahve |
He should pay the fine, otherwise he may go to prison. | Para cezasını ödemeli, aksi takdirde hapse girebilir. |
When first introduced, | İlk tanıtıldığında, |
gasoline-powered vehicles | benzinle çalışan araçlar |
She has remarkably good skin for her age. | Yaşına göre oldukça iyi bir cildi var. |
Rising interest rates will impact on the housing market. | Artan faiz oranları konut piyasasını etkileyecektir. |
The books will be distributed free. | Kitaplar ücretsiz dağıtılacak. |
throughout much of Europe. | Avrupa'nın çoğunda. |
rural areas | kırsal bölgeler |
She woke up just as we got there. | Biz oraya varır varmaz uyandı. |