The bread was as hard as a brick. | Ekmek bir tuğla kadar sertti. |
some cases | bazı durumlar |
culture shock experiences | kültür şoku deneyimleri |
The very force drives strangers to adapt. | Bu güç, yabancıları uyum sağlamaya iter. |
It is through the presence of stress. | Stresin varlığı sayesindedir. |
He felt compelled to resign from his job. | Kendisini işinden istifa etmek zorunda hissetti. |
We are constantly striving to improve our service. | Sürekli hizmetimizi geliştirmeye çalışıyoruz. |
self-adjustment | kendini ayarlama |
in order to meet the demands | talepleri karşılamak için |
technical advisors | Teknik Danışmanlar |
They are on two-year assigments. | Onlar iki yıllık görevdeler. |
instensity and directionality of culture shock | kültür şokunun yoğunluğu ve yönü |
Her death was unrelated to the attack. | Ölümünün saldırı ile ilgisi yoktu. |
patterns of psychological adjustment | psikolojik uyum kalıpları |
in the alien land | yabancı topraklarda |
Of particular interest is the finding that... | Özellikle ilgi çekici olan bulgu |
in some instances | bazı durumlarda |
the magnitude of culture shock | kültür şokunun şiddeti |
professional effectiveness | pofesyonel etkinlikler |
Based on this findings, | bu bulguya dayarak |
successful adaptation. | başarılı adaptasyon. |
I'm responsible for looking after the children. | Çocuklara bakmaktan sorumluyum. |
This point is further echoed in research. | Bu nokta araştırmalarda yankılanmaktadır. |
traditional learning experiences | Geleneksel öğrenme deneyimleri |
I will try to facilitate the process. | Süreci kolaylaştırmaya çalışacağım. |
a state of low self-awareness | düşük öz farkındalık |
prior to study | Çalışmadan önce |
Stress weakens a person's ability. | Stres bir kişinin yeteneğini zayıflatır. |
All the interruptions hinder me from working. | Tüm kesintiler çalışmamı engelliyor. |
unfamiliar environments | tanıdık olmayan ortamlar |
Stress make it impossible. | Stres bunu imkansız hale getirir. |
Some participants | Bazı katılımcılar |
the main obstacle | ana engel |
He was fully integrated into the team. | Takıma tamamen entegre oldu. |
the formation of a crystal | Bir kristal oluşumu |