a sweeping generalization. | kapsamlı bir genelleme. |
Since they came late, | Geç geldikleri için, |
I’ll wash this dress so that you can wear it. | Giyebilesin diye bu elbiseyi yıkayacağım. |
Provided that he behaves himself, | Uslu durması şartıyla, |
otherwise | Aksi takdirde |
Please take me instead of him. | Lütfen onun yerine beni alın. |
good evidence | İYİ KANIT |
regular/ irregular form | düzenli/düzensiz form |
singular-plural | tekil-çoğul |
She woke up just as we got there. | Biz oraya vardığımızda uyandı. |
He acted as if he were mad. | Sanki deliymiş gibi davrandı. |
Once we've received your payment, | Ödemenizi aldıktan sonra, |
Whether he is right or not, | Haklı olsun ya da olmasın, |
Even if I study hard, | Çok çalışsam bile, |
irrigation canals to carry water | su taşımak için sulama kanalları |
western calendar | batı takvimi |
They predicted annual flooding. | Yıllık sel baskınlarını öngördüler. |
They maximised food production. | Gıda üretimini en üst düzeye çıkardılar. |
bonds among members | Üyeler arasındaki bağlar |
due to harmony | uyum nedeniyle |
She endures her troubles. | Sıkıntılarına dayanır. |
through close relationships | yakın ilişkiler sayesinde |
They achieved their goals. | Hedeflerine ulaştılar. |
lack of sense of 'groupness' | grup olma' duygusunun eksikliği |
Whereas I was telling the truth, | Ben doğruyu söylüyorken, |
their fascination with science | bilime duydukları hayranlık |
Their study resulted in invention. | Çalışmaları buluşla sonuçlandı. |
door lock | kapı kilidi |
They are loosely linked each other. | Birbirlerine gevşek bir şekilde bağlıdırlar. |
Food shortage resulted from the lack of rainfall. | Gıda kıtlığı yağış eksikliğinden kaynaklandı. |