I ____ a vacation last week. / Geçen hafta tatil yapmadım. | didn’t have |
I need to watch TV ___. / Daha az televizyon izlemem gerekiyor. | less |
I ____ at 2 PM yesterday. / Dün saat 2'de uyuyordum. | was sleeping |
I ____ French. / Fransızca konuşamıyorum. | can’t speak |
___ I went to Bulgaria, I visited my friends. / Bulgaristan'a gittiğimde arkadaşlarımı ziyaret ettim. | When |
My mother can’t walk __. / Annem kolayca yürüyemiyor. | easily |
Sometimes, they also come to our house, but ____ we go and visit them. / Bazen onlar da bizim evimize gelir, ama çoğu zaman biz onları ziyarete gideriz. | most of the time |
My sister’s house is ___ our house. / Kız kardeşimin evi bizim evimize yakın. | close to |
My brother ___ younger than me. / Kardeşim benden daha küçük. | is |
I ____ with my siblings. / Kardeşlerimle iyi anlaşıyorum. | get along well |
My brother and I have two years in ____. / Kardeşimle aramızda iki yaş var. | between |
When we ___ to Turkey, I was fifteen years old. / Türkiye'ye geldiğimizde on beş yaşındaydım. | came |
For high school, I ____ to a business high school. / Lise için ticaret lisesine gittim. | went |
I studied business management at the ____ University program at Anadolu University. / Anadolu Üniversitesi Açıköğretim programında işletme yönetimi okudum. | Open |
While I ____ at university, I was also working at a company. / Üniversitede okurken bir şirkette de çalışıyordum. | was studying |
I didn’t want to ____ for the university exam again. / Üniversite sınavına tekrar hazırlanmak istemedim. | get prepared |
These days, we ___ to buy a house. / Bu günlerde bir ev almamız gerekti. | needed |
I had a brother ___ was studying at high school. / Lisede okuyan bir kardeşim vardı. | who |
My family ____ have a lot of things in Bulgaria. / Ailem Bulgaristan'da birçok şeye sahipti. | used to |
___ days, in Bulgaria, there was an authoritarian regime. / O zamanlar Bulgaristan'da otoriter bir rejim vardı. | Those |
The Bulgarian government ____ Turkish people to migrate to Turkey. / Bulgaristan hükümeti Türkleri Türkiye'ye göç etmeye zorladı. | forced |
I have a friend ___ still lives in Bulgaria. / Bulgaristan'da hâlâ yaşayan bir arkadaşım var. | who |
Bulgaria tries to complete their integration into the Schengen Area, but it is still __. / Bulgaristan Schengen Bölgesi'ne entegrasyonunu tamamlamaya çalışıyor, ama süreç hâlâ devam ediyor. | ongoing |
I have a son ____ studies in Rotterdam. / Rotterdam'da okuyan bir oğlum var. | who |
My son is not going to ____ back to Turkey from Europe. / Oğlum Avrupa'dan Türkiye'ye geri dönmeyecek. | return |
I don’t want ___ to stay in Europe. / Onun Avrupa'da kalmasını istemiyorum. | him |
I ____ my mind in the future. / Gelecekte fikrimi değiştirebilirim. | might change |
If they have a baby, I ____ him to come to Turkey. / Bir bebekleri olursa, Türkiye'ye gelmesini isteyebilirim. | might ask |
For ____, it is not hard to buy a house. / Onlar için ev almak zor değil. | them |
____ for loans in the Netherlands are very low. / Hollanda'da kredi faiz oranları çok düşük. | Interest rates |
____ prices in the Netherlands are high. / Hollanda'da kira fiyatları yüksek. | Rental |
Two years ago, we ______ a summer house. / İki yıl önce yazlık bir evimiz yoktu. | didn’t have |
I _____ many different holiday locations in my life. / Hayatımda birçok farklı tatil yerine gittim. | have been to |
____ many beaches in Bademli. / Bademli'de birçok plaj var. | There are |
I don’t have a lot of free ___. / Çok fazla boş zamanım yok. | time |
The houses ___ with stone. / Evler taşla yapılmış. | are built |
Maybe Greek people ____ there in the past. / Belki geçmişte orada Yunan insanlar yaşamış. | lived |
The sea there ___ very clean. / Oradaki deniz çok temiz. | is |
In the future, tourists _____ Bademli. / Gelecekte turistler Bademli'yi kirletebilir. | might pollute |
_____, Bulgaria is not as much polluted as Turkey. / Bildiğim kadarıyla Bulgaristan, Türkiye kadar kirli değil. | As far as I know |
I ____ any touristic location in Bulgaria. / Bulgaristan'da hiç turistik bir yere gitmedim. | haven’t been to |
____ many beaches. / Birçok plaj var. | There are |
There are many ____ hotels. / Bir çok lüks otel var. | luxurious |
Mountain tourism in Bulgaria is ____ popular. / Bulgaristan'da dağ turizmi daha popüler. | more |
I think, Bulgaria is ___ than Turkey in general. / Bence genel olarak Bulgaristan, Türkiye'den daha temiz. | more clean |
They ____ this to students in school. / Bunu okullarda öğrencilere öğretiyorlar. | teach |
_____ to learn how to protect nature. / Doğayı korumayı öğrenmek zor değil. | It is not hard |
I don’t remember when but I ____ Cappadocia a couple of times. / Ne zaman olduğunu hatırlamıyorum ama Kapadokya'ya birkaç kez gittim. | have visited |
In Bodrum, ____ many good beaches. / Bodrum'da birçok güzel plaj var. | there are |
In Cappadocia, I met some tourists ___ came from South Korea. / Kapadokya'da Güney Kore'den gelen bazı turistlerle tanıştım. | who |
They ___ so tired. / Çok yorgundular. | were |
The tourists _____ four hundred steps. / Turistler dört yüz basamak tırmanmak zorunda kaldı. | had to climb |
One of them said, “I can’t move ____.” / Onlardan biri "Artık hareket edemem" dedi. | anymore |
They ____ each other. / Birbirlerine bağırıyorlardı. | were shouting at |
One of our team members _____ them to give some water. / Ekibimizden biri onlara su vermek için yanlarına gitti. | approached |
Our friend _____ them to have some rest. / Arkadaşımız onlara biraz dinlenmelerini tavsiye etti. | advised |
Five minutes ago, they ____ so tired, but then they were better. / Beş dakika önce çok yorgundular ama sonra daha iyi oldular. | were |
I ______ what they said “to some extent”. / Ne dediklerini bir dereceye kadar anlayabildim. | could understand |
My wife ____ also with me. / Eşim de benimleydi. | was |
She ______ go anywhere without her. / Onun olmadan bir yere gitmemi istemez. | doesn’t want me to |
Sometimes, she _____ when I go somewhere without her. / Bazen onun olmadan bir yere gittiğimde bana kızar. | gets angry with me |
If we _____ together, we feel better with my wife. / Eşimle birlikteysek kendimizi daha iyi hissederiz. | are |
My parents don’t want to go ____ a holiday. It is not their “cup of tea”. / Ailem tatile gitmek istemez. Bu onların tarzı değil. | on |
Today, we ____ at home. / Bugün evdeydik. | were |
He wanted to sell this item ____. / Bu ürünü yüksek bir fiyata satmak istedi. | for a high price |
There is a company ____ market prices of particular items and publishes them on their mobile application. / Belirli ürünlerin piyasa fiyatlarını takip eden ve bunları mobil uygulamalarında yayınlayan bir şirket var. | that tracks |
We ____ the purchase order form that we use to buy some materials. / Bazı malzemeleri satın almak için kullandığımız sipariş formunu dolduruyoruz. | fill out |
They sign and ___ the contract. / Sözleşmeyi imzalayıp kaşe basıyorlar. | stamp |
I report these purchases ____ a week. / Bu satın alımları haftada bir veya iki kez raporluyorum. | once or twice |
If we need to ____ some materials from other countries, my manager helps me. / Diğer ülkelerden bazı malzemeleri ithal etmemiz gerekirse, yöneticim bana yardımcı oluyor. | import |
We ____ some raw materials and additives to produce plastic films. / Plastik filmler üretmek için bazı hammaddeleri ve katkı maddelerini karıştırıyoruz. | mix |
When we watch some experts, they advise us to use glass ___. / Bazı uzmanları izlediğimizde, bize cam kullanmamızı tavsiye ediyorlar. | instead |
There are some touristic villages in Kandıra __ Cebeci and Kerpe. / Kandıra’da Cebeci ve Kerpe gibi bazı turistik köyler vardır. | such as |
Especially ____ summer months, there are a lot of domestic tourists here. / Özellikle yaz aylarında burada çok fazla yerli turist vardır. | in |
___ is very crowded here in summer. / Yazın burası çok kalabalık olur. | It |
Mostly because there are not many night clubs here, many young people ____ coming here. / Burada çok fazla gece kulübü olmadığı için, birçok genç buraya gelmeyi tercih etmiyor. | don’t prefer |
It ____ only one hour to come here from Kocaeli. / Buraya Kocaeli’den gelmek sadece bir saat sürüyor. | takes |
____ this house, I naturally didn’t know about our neighbors. / Bu evi satın almadan önce, komşularımızı doğal olarak tanımıyordum. | Before we bought |
Our neighbors come here only ____, like us. / Komşularımız da bizim gibi buraya sadece zaman zaman geliyor. | from time to time |
Easy ____ easy go! / Haydan gelen huya gider. | come |
Because they earn money very ___, they tend to spend their money carelessly. / Parayı çok kolay kazandıkları için, genelde düşüncesizce harcıyorlar. | easily |
____ heard a place called Termal? / Termal adında bir yer duydun mu? | Have you ever |
I ____ to Termal a couple of times in my life. / Hayatımda birkaç kez Termal’e gittim. | have been |
I ____ to Termal two years ago. / İki yıl önce Termal’e gittim. | went |
When I was there, I ____ any Turkish people. / Oradayken hiç Türk görmedim. | didn’t see |
____ the weather is cold, I am going to go out. / Hava soğuk olmasına rağmen dışarı çıkacağım. | Although |
____ I slept in my room, I watched TV. / Odamda uyuyana kadar televizyon izledim. | Until |
___ this house, we met our neighbors. / Bu evi satın aldıktan sonra komşularımızla tanıştık. | After we bought |
____ this house, we looked for houses also in Kerpe. / Bu evi satın almadan önce Kerpe’de de ev aradık. | Before we bought |
If I lived in İstanbul, I ____ very stressful. / İstanbul’da yaşasaydım çok stresli hissederdim. | would feel |
Some of the questions ____ easy. / Bazı sorular kolaydı. | were |
In our company, we don’t have any social activities ____ picnics and football matches. / Şirketimizde piknik veya futbol maçları gibi sosyal aktivitelerimiz yok. | such as |
We have three employees ___ report to me. / Bana rapor veren üç çalışanımız var. | who |
Each department tries to push the other one ____ their own goals. / Her departman, kendi hedefleri uğruna diğerini zorlamaya çalışır. | for the sake of |
This much stress also ____ us to manage it. / Bu kadar stres, bununla başa çıkmayı da öğretiyor. | teaches |
____ stressful I feel, the more I push myself to improve even further. / Ne kadar stresli hissedersem, kendimi o kadar geliştirmek için zorlarım. | The more |
If I were very comfortable, I ____ to improve my English skills. / Çok rahat olsaydım, İngilizcemi geliştirmeye çalışmazdım. | wouldn’t try |
They _____ first at a course that prepares students for the university exam. / Önce, üniversite sınavına hazırlık kursunda istihdam edilmeliler. | should be employed |
____ the private sector, salaries in the public sector are very good. / Özel sektöre kıyasla, kamu sektöründeki maaşlar çok iyidir. | Compared to |
Sometimes, I compare my company with other companies ____ in European countries. / Bazen, şirketimi Avrupa ülkelerinde bulunan diğer şirketlerle karşılaştırırım. | located |
____ many opportunities in the public sector. / Kamu sektöründe birçok fırsat var. | There are |
I ____ work in the public sector. / Kamu sektöründe çalışmak isterim. | would like to |
Foreign exchange rates are not ____ in Turkey. / Türkiye'de döviz kurları güvenilir değil. | reliable |
____ other Balkan countries, Turkey is a much more expensive country. / Diğer Balkan ülkelerine kıyasla, Türkiye çok daha pahalı bir ülkedir. | Compared to |
They try to ____ the economy. / Ekonomiyi soğutmaya çalışıyorlar. | cool down |
This situation ____ our people to live with the problems. / Bu durum, insanımıza problemlerle yaşamayı öğretti. | taught |
In other countries, ____ so many rules they have to obey. / Diğer ülkelerde, uymak zorunda oldukları çok fazla kural var. | there are |
We try to ___ our domestic market sales. / İç piyasa satışlarımızı artırmaya çalışıyoruz. | increase |
At the domestic level, ____ a high level of competition. / Yerel düzeyde, yüksek düzeyde rekabet var. | there is |
Prices in Turkey are highly ____. / Türkiye'deki fiyatlar oldukça rekabetçidir. | competitive |
For our people, ____ is cheap is better. / Bizim insanımız için ne ucuzsa, o daha iyidir. | whatever |
For our people, _____, the better. / Bizim insanımız için ne kadar ucuzsa, o kadar iyidir. | the cheaper |
If I were you, I ___ the most expensive one. / Senin yerinde olsaydım, en pahalısını seçerdim. | would choose |
If I ____ you, I would choose the cheapest one. / Senin yerinde olsaydım, en ucuzunu seçerdim. | were |
I ____ a brand-new car last April. / Geçen nisan ayında sıfır bir araba aldım. | bought |
If I had bought ____ car, I would have felt very nervous. / İkinci el bir araba alsaydım, çok gergin hissederdim. | a second-hand |
Whenever I need to buy a second-hand car, I feel ____. / Ne zaman ikinci el bir araba almam gerekse, gergin hissederim. | nervous |
I ____ buy a second-hand car. / İkinci el bir araba almak istemem. | wouldn’t like to |
I ___ this movie. / Bu filmi hiç izlemedim. | have never watched |
Our car ___ last week. / Arabamız geçen hafta satıldı. | was sold |
I want my colleagues ___ quiet. / İş arkadaşlarımın sessiz olmasını istiyorum. | to be |
I want my colleagues ___ careful. / İş arkadaşlarımın dikkatli olmasını istiyorum. | to be |
If I lived in Adana, I ____ kebap. / Adana'da yaşasaydım, kebap yerdim. | would eat |
If I ___ in Adana, I would like to eat kebap. / Adana'da yaşasaydım, kebap yemek isterdim. | lived |
___ it was sunny, it was so cold today. / Güneşli olmasına rağmen, bugün çok soğuktu. | Although |
If the doctor ___ me to help my wife with our house chores, I wouldn’t help her now. / Doktor, ev işlerinde eşime yardım etmemi söylemeseydi, şimdi ona yardım etmezdim. | hadn’t asked |
The prices were the same ___. / Fiyatlar her zamanki gibiydi. | as usual |
People wait for the minimum wage ____. / İnsanlar asgari ücretin açıklanmasını bekliyor. | to be announced |
We ____ for the month of January for a while. / Bir süredir Ocak ayına hazırlanıyoruz. | have been getting prepared |
We ___ for the month of January. / Ocak ayı için zaten hazırlandık. | have already got prepared |
I don’t know ___ they will prepare their constitution. / Anayasalarını nasıl hazırlayacaklarını bilmiyorum. | how |
___ Turkey, they will see there are many problems in Syria. / Türkiye ile karşılaştırıldığında, Suriye'de birçok sorun olduğunu görecekler. | Compared to |
___, they seem to be successful in Syria, however, we have to wait and see. / Şimdilik Suriye'de başarılı görünüyorlar, ancak bekleyip görmemiz gerekiyor. | For the time being |
Israel ___ their territory. / İsrail zaten topraklarını genişletti. | has already expanded |
They ___ to kill even children for their purpose. / Amaçları için çocukları bile öldürmekten çekinmiyorlar. | don’t hesitate |
I don’t know ___ they will stop. / Nerede duracaklarını bilmiyorum. | where |
I can’t understand ___ they look for in the Middle East. / Ortadoğu'da ne aradıklarını anlayamıyorum. | what |
I ___ afraid of this situation. / Bu durumdan korkuyorum. | am |
We have ___ experience about terrorism. / Terörizm konusunda çok fazla deneyimimiz var. | a lot of |
Every ___ Turkish man is a soldier. / Her Türk erkeği bir askerdir. | single |
We are ready to protect our country ___ anyone, it doesn’t matter. / Kim olursa olsun ülkemizi korumaya hazırız. | against |
I believe we can adapt to living ___ them as we have learned to live with them in years. / Yıllarca onlarla yaşamayı öğrendiğimiz gibi, onlarsız yaşamaya da uyum sağlayabileceğimize inanıyorum. | without |
During the meeting, we ___ talked about profitability. / Toplantı sırasında çoğunlukla kârlılık hakkında konuştuk. | mostly |
They also had a meeting with our ___ team. / Ayrıca pazarlama ekibimizle de bir toplantı yaptılar. | marketing |
They don’t plan to increase the production ___, however they try to increase the profit margin. / Üretim hacmini artırmayı planlamıyorlar, ancak kâr marjını artırmaya çalışıyorlar. | volume |
The application ___ you sent me helped me a lot. / Bana gönderdiğiniz uygulama bana çok yardımcı oldu. | which |
They claim that the ___ rate has increased recently in Turkey. / Türkiye’de işsizlik oranının son zamanlarda arttığını iddia ediyorlar. | unemployment |
This situation is going to ___ the market in Turkey. / Bu durum Türkiye'deki piyasayı etkileyecek. | affect |
We ___ good job for 2024. / 2024 için iyi bir iş çıkardık. | did |
They say they ____ their targets about the USA production and market. / ABD üretimi ve pazarı ile ilgili hedeflerine uyduklarını söylüyorlar. | align with |
This ____ this first meeting for me. / Bu benim için ilk toplantı oldu. | has been |
During the meetings I also realized that I ___ improve my listening skills. / Toplantılar sırasında dinleme becerilerimi geliştirmem gerektiğini de fark ettim. | need to |
When we ____ about our daily routines I was not excited. / Günlük rutinlerimizden bahsederken heyecanlanmamıştım. | were talking |
Before the meeting, I was afraid that he ___ fast. / Toplantıdan önce hızlı konuşacağından korkuyordum. | would talk |
They were surprised ___ me speak English for the first time. / İngilizce konuştuğumu ilk kez gördüklerinde şaşırdılar. | to see |
We are going to visit my ___ brother in London. / Londra’da eşimin kardeşini ziyaret edeceğiz. | wife’s |
Many Turkish people ___ visa for their trips abroad. / Birçok Türk, yurt dışı seyahatleri için vize alamıyor. | can’t get |
This is ____ in my opinion. / Bu, benim fikrime göre gıcık edici bir şey. | something annoying |
After the Pandemic, European countries ___ many problems. / Pandemiden sonra Avrupa ülkeleri birçok sorun yaşadı. | have experienced |
____ Balkan countries, the minimum wage in Turkey is high. / Balkan ülkelerine kıyasla Türkiye’deki asgari ücret yüksek. | Compared to |
He ____ an economic war with China. / Çin ile ekonomik bir savaş başlatabilir. | might start |
He ___ about environmental policies. / Çevre politikalarıyla ilgilenmiyor. | doesn’t care |
Also next week we ___ comfortable. / Ayrıca önümüzdeki hafta rahat olacağız. | are going to be |
My ___ cousins are coming here. / Eşimin kuzenleri buraya geliyor. | wife’s |
My wife’s cousins ___ live in Germany are going to come to Turkey on Saturday. / Almanya'da yaşayan eşimin kuzenleri Cumartesi günü Türkiye'ye gelecek. | who |
___ their baby, they went to Germany to work. / Bebeği olduktan sonra çalışmak için Almanya'ya gittiler. | After they had |
They want their kid ___ education abroad. / Çocuklarının yurt dışında eğitim almasını istiyorlar. | to have |
We have a document which shows that we ___ in Bulgaria. / Bulgaristan'da doğduğumuzu gösteren bir belgemiz var. | were born |
It is a ___ to have double citizenship. / Çifte vatandaşlığa sahip olmak bir ayrıcalıktır. | privilege |
I ___ mountain climbing. / Hiç dağcılık yapmadım. | have never done |
Prices ___ everything will increase. / Her şeyin fiyatı artacak. | of |
I don’t know how people can ___ with this minimum wage. / İnsanlar bu asgari ücretle nasıl geçinebiliyor, bilmiyorum. | make ends meet |
Many people ___ live in city centers try to help their parents who live in villages. / Şehir merkezlerinde yaşayan birçok insan, köyde yaşayan ebeveynlerine yardım etmeye çalışıyor. | who |
Our culture ____. / Kültürümüz değişti. | has changed |
Young generation ____ easy money. / Genç nesil kolay para bekliyor. | expects |
I have a colleague ____ played e-football. / Oğlu e-futbol oynayan bir meslektaşım var. | whose son |
They earn money ___. / İnternet üzerinden para kazanıyorlar. | online |
When they told me he earned money online, I ___ in them. / Bana internet üzerinden para kazandığını söylediklerinde onlara inanmadım. | didn’t believe |
Many people ___ by technology. / Birçok insan teknolojiden etkileniyor. | are effected |
The economical situation in Turkey ___. / Türkiye'deki ekonomik durum daha iyiye gitmiyor. | doesn’t get better |
The economical situation in Turkey ___. / Türkiye'deki ekonomik durum düzelmiyor. | doesn’t improve |
___ the interest rate is, the higher are real estate prices. / Faiz oranı ne kadar düşük olursa, emlak fiyatları o kadar yüksek oluyor. | The lower |
It is not possible for everyone ___ a lot of money. / Herkesin çok para kazanması mümkün değil. | to earn |
If we can ___ our kids these kinds of values, they can be happier. / Eğer çocuklarımıza bu tür değerleri öğretebilirsek, daha mutlu olabilirler. | teach |
People ___ so sad about the minimum wage increase at minimal level. / İnsanlar asgari ücretin minimal seviyede artmasına çok üzgünler. | are |
___ to buy something, they have to work a lot. / İnsanların bir şey satın alabilmesi için çok çalışması gerekiyor. | In order for people |
This is ____ for us. / Bu bizim için iyi bir şey. | something good |
Before the new minimum wage ___, exchange rates were the same. / Yeni asgari ücret açıklanmadan önce döviz kurları aynıydı. | was announced |
The economy needs an ___, and cash flow must be maintained. / Ekonominin sermaye akışına ihtiyacı var ve nakit akışı sürdürülmeli. | influx of capital |
When he starts in January, I think Trump ____ huge problems with China. / Ocak ayında göreve başladığında Trump'ın Çin ile büyük sorunlarla karşılaşacağını düşünüyorum. | will face |
European countries nowadays ___ some economical problems. / Avrupa ülkeleri bugünlerde bazı ekonomik sorunlar yaşıyor. | has been suffering |
The Chinese power is ____. / Çin'in gücü yükseliyor. | on the rise |
If the USA economy ___, Trump blames China. / ABD ekonomisi kötüleşirse, Trump Çin'i suçluyor. | gets worse |
He said he wanted to finish the war ___ Ukraine and Russia. / Ukrayna ile Rusya arasındaki savaşı bitirmek istediğini söyledi. | between |
I believe he is going to have some different ___ in his office. / Görev süresince farklı öncelikleri olacağını düşünüyorum. | priorities |
European powers ____ glad that the Turkish president takes care of Syria. / Avrupa güçleri, Türk cumhurbaşkanının Suriye ile ilgilenmesinden memnun. | are |
I believe the Kurds in Syria ___ protect their land, authority and resources. / Suriye'deki Kürtlerin topraklarını, otoritelerini ve kaynaklarını korumayı amaçladığına inanıyorum. | aim to |